Geçmişte, hastalıkların bu kadar çok çeşidi yoktu, fazla bilinmeyen, görülmeyen, yaygın, salgın, fiziki, ruhu kronik dertler, depresyonlar insanları muayene, tahlil, teşhis, tespit, tedaviyle uğraştırıp durmazdı. Şehirden uzak köylerde, mahrumiyet, yokluk, kıtlık içinde yaşayıp giden Anadolu insanı, sıkıntılarını, sorunlarını, dertlerini asırları aşkın tecrübelerle ve kendine has yöntemlerle bir çıkış yolu bulmuş, çözmüşler.
Herkesin sevip saydığı, yaşlı, güler yüzlü, muttaki Gümüş Nine vardı. Koçgazi Köyündeki evinden dışarı çıkmaz, lüzumsuz konuşmaz, namaz, niyaz, dua ile ömrünü geçiren, ihlâslı ulu çınarlardandı. En bilinen vasfı, her hastalığı bilir, insanların derdine derman, ağrılarına, sızılarına çare, yaralarına merhem olur, bedel, karşılık almazdı. Kendinde hastalık arız olan köylüler, ona görünmeden, sormadan, danışmadan bir şey yapmazlardı.
Gümüşçe ya da Gümüş Ebe olarak bilinen güngörmüş, uzun ömür sürmüş bu fahri tabibe çocukluğumda, birkaç defa elimden tutarak Annem beni de götürmüştü. Dışarıdan az ışıklı odasına girince duvarda asılı şifalı ot keseleri, mısır koçanları, Mushaf torbası nazara çarpardı. Ocak başında sedirdeki minderde oturan yaşlı kadın, fark edilmeyecek kadar zarif ve kısık sesiyle selam alır, buyur ederdi.
Karın ağrıyan, topalan olan, hazımsızlık çeken, midesi yanan onun önüne yatıp karnını ovdurmadan şifa bulamazdı. O, şifalı eliyle ağrıyı ovarken, diliyle de dualar okur. Eğer dua okurken çok esnerse, nazar deymiş olacağını söyler, dua eder, kalkınca da tü, tü diye def-i nazar tekerlemelerini söyler. Bazen de baş üstünde dolandırdığı bir miskal tuzu ateşe atardı.
Köyde herkes doğumundan ölümüne kadar her halükarda O’nun bilgisine, tarif ve tavsiyelerine uyardı. Aşırı yemenin şişkinlik yapacağını, hazımsızlığın çaresini, ayak üşütmenin zararlarını herkes O’ndan öğrenirdi. Risale-i Nurdaki: “Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme, Şifa hazımdadır.” Hakikatini genel manada yanına gelen insanlara anlatır: “Saman elinse, samanlık senin, az ye, hırslanma…” Derdi.
O yıllarda bezeme olan, kurdeşene yakalanan, sıtma tutan, hafakanı kabaran, geğreği batan, sütçe tutması olan herkes, sıkıntıdan kurtulmanın çaresini arar kendine bir tabip, ilaç bulurdu. Kurşun dökme, kupa tutma, sülük yapıştırma… En azından hastalığın huzursuz edici psikolojik baskısından, vesvesesinden kendini kurtarırdı.
Teslimenin Zeynep, kurdeşen hastalığı tutması yapıyormuş. Onların evin köşesinde vücudunun üst tarafını çarşafa sarmış, bir köy delikanlısı, gece karanlığında ünü yettiği kadar bağırıyordu: “Uuu komşular!... Ben kurdeşen olduuuum!..” O tutmadan sonra kaşıntıları geçti, iyileşti dediler.
Yaz sıcağında vücudumda isilikler, kabarıklar, kızarıklıklar olmuş, kaşıntıdan duramıyordum. Ne sürdüysek geçmedi. Herkes Anne’me bu çocuğu Yayman Köyünde bezemeci filancaya götür dediler. Köyümüzün yakınındaki Yayman’a gittik.
Oradaki teyze baktı, bezeme olmuş, dedi. Bezeme toprağını suyla bir kabın içinde salâvat getirerek kardı. Belden üst tarafa, kaşınan yerlere karılmış toprağı: “Benim elim değil, Fatma anamın eli.” Diyerek sürdü, okudu, üfledi. Ertesi gün hiçbir şey kalmamıştı.
Geçmişi şöyle bir nazara sunduk. Yanlışıyla, doğrusuyla bu tespitler yaşanmış insan hayatında adet, gelenek, inanç ve kültür izleri taşıyan hikâyeler. O devirleri görmüş yaşlılar, onca doktorlara, kliniklere, poşetler dolusu ilaçlara bakıp: “Şimdi akıl arttı, bereket kalktı.” Diyerek şu zamandaki hırs, kanaatsizlik ve şükürsüzlüğü mü ima ediyorlar? Diye hep düşünürüm…
Halk Hekimleri
Yayınlanma :
30.10.2025 00:00
Güncelleme
: 30.10.2025 10:19
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: