Zulmet kalplerde küsuf bağlamış
Cazibedar nifakta körelmiş hisler
Şaşırmış insanlar, inkâr-ı ulûhiyet
Kusuyor, zaman kirli ve yapışkan
Cehennemî bunalımlar, kâbuslarla
Dehşetli, çılgın, acımasız ahir zaman
İfrit ordusunda köle, maddeye esir
Vicdanları ateş kundağında beşer,
Matemle alaca karanlığında küfrün
Ateş çemberine mahkûm, umutsuz
Yangın alevlerinde çığlıklar atarken
Her şey şuursuz, köhne ve camit.
Taşlaşmış inkârın zifiri sarmış afakı
****
Bir muştulu ses yükseldi, fırtınalarda
Kelam-ı Kadim’in iksirli, nurlu ışıkları
Dalgalarla yücelerden süzülerek indi
Muhtaç gönüllere mavi ufuklardan
Ay yeni doğdu, yıldızlar parladı birden
Kâinatta her şey asıl manasını buldu
Gönüllere İlahi davetin nuru doldu
Esma’nın aşk ritmini kuşandı zaman
Asrın hastalığına çare İslam ve Kur’an
Kur’an’dan parlayan ışıklar tecelli etti
Baharın zümrüt ferahlığı yankılandı
Yaldızlı, berrak, nurlu hikmet çiçekleri
Gönüllerde açtı yağmurlarla birlikte
Kuş tüyünden hafif, sıcak ve şefkatli
Deniz berraklığında saydam, şeffaf
Uzaklardaki muhtaç kalplere yansıdı
Yağmur bereketi, ruhlara sağanakla
Ilık meltemle rahlesinden yükseldi
Yusuf’un tevekkülü ve sessizliğiyle
Asrın idrakine Hak icra etti hükmünü
Dimağına vurdu şimşekten mührünü
Mana-i harfe sabırla, nefes üfleyerek
Kur’an’ın elmas kılıcıyla kükreyerek
Çatlayan çekirdeğin keskin ışıltısıyla
Savruldu hırçın rüzgârlarda tufanla
****
Dinsizliğin efkârı kudurmuşçasına
Kin dolu, kirli, kâbuslu, sefil inkârları
Uluyarak düğümlendi, köreldi, söndü
Asi ve nefretle ateşten yüreklerinde
Devrildi umutsuzca ıssız kuytularda
İnkâr; itaate, zikre, ibadete döndü
Cep feneri güneş karşısında söndü
Kesretten vahdete yöneldi yetimler
Mecazi aşktan meyus feryat, figanlar
Nihayet insanlık, Hakkı zikre yöneldiler
Mevcudatı âlem zerrelerden kürelere
Muhabbet ve aşk halesine bürünerek
Halka-i zikirde hep beraber vecd ile
Nutka geldi: “ Ya hay, ya hak, ya hu”
Şevkle, sürurla istiğrakla söylediler…
Muzaffer KARAHİSAR
Yorumlar
Kalan Karakter: