Türk siyasi tarihinde askeri vesayet, Orta Asya döneminde bugüne çeşitli biçim lerde bir siyasete müdahale tarzı olarak var olmuştur. Kazan kaldırma, kalkışma, ve sayet altına alma, müdahale etme ve darbe gibi kavramlarla ifade edilen ve ordu-siyaset ilişkisinde görülen bu durum; askerin siyaset üzerinde etkili olması, yön lendirmesi ve iktidar imkânlarını kulanması biçiminde tezahür etmiştir. Cumhuriyetin başlangıcından itibaren ordu-siyaset ilişkisinde, askere siyasetin yasaklanması ola rak bilinen yasal düzenlemeler yapılmış olsa da ordunun siyasetteki etkililiğini sınır layamamış ya da sona erdirememiştir. Dolayısıyla Cumhuriyet döneminde yönetime el koyma ve diğer bir ifadeyle darbecilik adeta bir geleneğe dönüşmüştür. Çok partili siyasi tarihimizin neredeyse her 10 yılında bir görülen darbe veya muhtıralar, meşru demokratik sistemin kesintiye uğramasına neden olmuş ve bir askeri vesayet sistemi yaratmıştır. Cumhuriyet dönemindeki darbeler zincirinin son halkası ise yüzünü, Fet hulahçı Terör Örgütü (FETÖ) adıyla 15 Temmuz 2016’da göstermiştir. Esasında 15 Temmuz, darbe pratiği itibarıyla Fetulahçı bir darbe girişimiydi, ancak Atatürkçü bir darbe olarak duyuruldu ve önceki girişimlerde görülen retorik, 15 Temmuz darbe gi rişiminde de kendini gösterdi. konuda hem devlet kurumundaki hem de siyaset ve medya dünyasındaki adamları üzerinden açık pozisyon üretmeye başlayan “ce maat”, “örgüt” görünümü vermeye başlayınca iktidarla karşı karşıya gelmek duru munda kaldı ve hızlı bir şekilde 15 Temmuz’a giden yol şekilendi. TSK içerisinde yapılanmış olan FETÖ, 15 Temmuz gecesi harekete geçerek bir darbe teşebbüsünde bulundu. Ağırlıklı olarak Ankara ve İstanbul merkezli olan bu kalkışmanın neticesinde; 252 şehit, 2740 gazi verildi, 104 darbeci asker öldürüldü, 10 binlerce gözaltı gerçekleşti ve çok sayıda iltisaklı kamu görevlisi görevlerinden uzaklaştırıldı. Farklı bir darbe girişimiydi ve daha öncekilerden farklı olarak miletin tepkisi de farklı oldu. Netice itibarıyla 15 Temmuz, siyaset bilimi ve sosyolojisi açısından Türkiye siyasi tarihine, ‘başarısız bir darbe girişimi’ ve ‘darbeye karşı sivil direniş’ olarak geçti.
KÜRESEL EMPERYALİST KUŞATMA VE SOYLU DİRENİŞ
Tarihsel önemi, jeo-stratejik yapısı, gücü, ilişkileri ve imparatorluk bakiyesi olan bir ülke olması dikkate alındığında Türkiye’nin, uluslararası sistemde siyaset açısından sıradan bir ülke olmadığı görülmektedir. Cumhuriyet döneminde beli bir süre kendi içine kapansa da; Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Müslüman dünyada olup bitenler, Türkiye’yi sahip olduğu bakiye tekrar yüzleştirdi. Özelikle 1980’li yılardan iti baren Türkiye güçlendikçe, bu coğrafyalarda daha etkili olmaya başladı. Dünya sistemin egemenleri de bu gelişmeleri gördüler ve özelikle Türkiye’nin merkezinde olduğu Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslarda istikrarsızlık ve savaşlar başlattılar. Bu süreçte Türkiye ile bağlantılı birçok olumsuz gelişme yaşandı ve bu gelişmelerde, içeride işbirliği yaptıkları bazı kulanışlı aparatları da devreye soktular. Bu aparatlar içerisinde en örgütlü ve kulanışlı yapı olan FETÖ’nün, birçok olayda emperyalistlerle iş birliği yaptığı yaşanan olaylarda kendini gösterdi. Bu süreçteki gelişmelerin neticelerine odaklanıldığında 15 Temmuz’un, FETÖ aparatı eliyle emperyalizmin bir işgal politi kası taraftan yarım ağızla darbeyi kınayan, öbür taraftan darbenin mağduru olmuş hükümet ve devlete itidal çağrısı yapan açıklama larda bulundular. Hülasa, Türkiye üzerinde emperyalist emeleri bu lunan örgüt ve devletlerin darbe girişimiyle ilgili o geceki tutumları ve sonrasındaki yaklaşımları, darbe girişimine çeşitli biçimlerde destek verdiklerini göstermektedir. Başarısız darbe girişiminden hemen sonra Batı emperyalizminin ana unsurlarının tutumları, bu olayın TSK içindeki bir grubun sıradan bir darbe girişimi 4 düşün mek zorunda kalacaklar. olmadığını, küresel emperyalizmin Türki ye'yi kuşatma ve teslim alma projesi olduğunu açıkça göstermiştir. Türkiye için yazılan senaryonun başarısız olmasının yol açtığı travma ve öfke, emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin maskesini yo ruma muhtaç olamayacak şekilde düşürdü. 15 Temmuz, darbe gi rişiminin içinde aktif olarak yer almayan ancak, tiyatro ve mizansen gibi söylemlerle darbeye karşı verilen soylu direnişi itibarsızlaştır maya çalışan içeride dolaylı işbirlikçi bir grubu da açık etti. Ancak darbe planlayarak Türkiye'ye yönelik felaket kaderi yazanlar ve on ların doğrudan ya da dolaylı işbirlikçileri halkın cesaretini, imanını ve iradesine güçlü bir şekilde sahip çıkma azmini hesaba katma mışlardı. Çünkü bu meşum girişim, halkımızın feraseti ve soylu di renişi sayesinde püskürtüldü, darbe heveslilerine ve onların küresel emperyalist efendilerine büyük bir ders verildi. Miletimiz güçlü bir liderliğin öncülüğünde; özgürlüğüne, bağımsızlığına, iradesine ve geleceğine sağlam bir inançla sahip çıkarak soylu bir direniş gös terdi ve ciddi bir bedel ödeyerek bütün olası kötülükleri bertaraf etti.
15 TEMMUZ BUGÜNE NE SÖYLER?
FETÖ, örgütlendiği dönemden itibaren çeşitli dini söylemleri kula narak gizli hedefler içinde devletin tüm kurumlarına adeta sızmış istihbari ve kült bir yapıdır. “Dini cemaat” görüntüsüyle sahneye çıkan ve propagandasını bu temelde yapan Fethulah Gülen’in ön derliğindeki bu oluşum, önce “hizmet” adıyla bir büyüme ve baş kalaşma süreci yaşadı; daha sonra yargı, emniyet ve TSK’daki üyeleri üzerinden siyaset sahnesindeki yerini alarak siyaset sos yolojisi açısından yeni bir konumla kendini tanımladı. Ergenekon davaları gibi birçok olduğuna yönelik birçok işaret görülmektedir. 15 Temmuz sürecinde PKK’nın pozisyonundan da bu kanaati des tekleyici tutumlar tespit edebiliriz. Bununla birlikte 15 Temmuz son rasında uluslararası güç odaklarının, Türkiye’nin FETÖ ile mücadelesine karşı almış oldukları tutum ve tavırlarından da bunu görebiliriz. Darbeyi kınayan bir açıklama dahi yapamadılar. Gidi şatı adeta mağlubiyet psikolojisiyle izlediler. Bir Kült bir inanışı temsil eden ve aynı zamanda da bir casusluk şebekesi olarak iş gören FETÖ üzerinden hayata geçirilmek istenen emperyalist ku şatma, büyük bir direnişle kırıldı. Böylece İkinci bir kurtuluş mü cadelesi ve bağımsızlık ruhuyla Miletimizin geleceğe daha güvenle bakabilmesinin da yolu açıldı. Bununla birlikte darbe giri şimi, milet olarak kardeş olmayı, iç cepheyi sağlam tutmayı ve diri olmayı öğretti. Sürekli uyanık olmamız gereken bir jeo-stratejik de ğeri olan coğrafyada yaşadığımızı hatırlattı. Siyasi kültürümüzde var olan darbe geleneğini hiç aklımızdan çıkarmamız gerektiğini gösterdi. En önemlisi de siyasi kültürümüzde olmayan, darbelere karşı nasıl direneceğimizi de öğreten bir gelişme oldu. Bundan sonra darbe planlayacak olanlar, birkaç defa daha Yaşadığımız coğrafyanın jeo-stratejik riskleri, 15 Temmuzla birlikte devlet me kanizmasının ve aklının yanı sıra milet ferasetinin de hep zinde ve uyanık kalmasını yeniden bize gösterdi. 15 Temmuz’la birlikte FETÖ’nün gücü önemli ölçüde kırılmış olsa da örgütün dünya öl çeğindeki dağılımı ve süreç içerisinde yurt dışına kaçan üst düzey üyeleri düşünüldüğünde dünya ölçeğinde tehlikeli bir diasporayı örgütleyebilecek bir güce sahip oldukları unutulmamalı. Yeni du rumda kendisini, ‘Batının hizmetine hazır’ ve ‘ona sadık’ bir güç olarak konumlandırması, FETÖ’yü küresel güçler açısından daha da kulanışlı hale dönüştürdü. FETÖ elebaşı Fethulah Gülen’in öl mesiyle örgüt, sarsılma yaşayarak dağılma görünümü verse de hala belirli düzeyde örgütlü bir yapıya sahip oldukları bilinmektedir. Esas önemli olan ise bu kült yapının sahip olduğu zihniyete ilişkin örgüt içerisinde çok güçlü bir eleştiri ortaya çıkmamış olmasıdır. Dolayısıyla tedbiri elden bırakmamak ve bu yapının Türkiye karşıtı faaliyetleri ile yeniden yurt içerisinde örgütlenmesine karşı önlem ler almak elzemdir. 15 Temmuz’la birlikte vatana sahip çıkma duy gusu güçlenmiş ve geleceğe daha güvenle bakma cesareti yükselmiş olsa da dijitaleşme ve hız çağının yarattığı değişim dal gasını görmek durumundayız. Olgularda olduğu gibi algılarda da çok hızlı bir değişim yaşanıyor. Değişim dalgaları karşısında vatan duygusunu, buraya, bu topraklara ve bu toprakların değerlerine ait olduğumuz bilincini sürekli güncelemek zorundayız. Özelikle sosyal medya ortamlarında yalanlar, iftiralar ve hayali kurgular üzerinden gerçeklerin trolendiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Hakikati ve değerleri hedef alan ve yalan ile doğruyu bulanıklaş tıran bu zehirli davranış modeli, doğrudan toplumsal barışı hedef almaktadır. Türkiye sosyolojisinde ana akım siyasetin sağında ve solunda yer alan kesimlerin, bu zehirli davranış modeline kapıl maması ve tehlikeden uzak durması hayati öneme sahiptir. Top lumun ve siyasetin kutuplaşmasından şikâyet edenlerin bu akıl karıştıran, ötekileştiren dil ve üsluba karşı tavır almaları önem arz etmektedir. Siyasi aktörler kadar kitleler de bu hatırlatmanın mu hatabıdır. Birlikte bağımsız ve barış içerisinde yaşamak milet ola rak hepimizin temel ülküsü olmalıdır. 15 Temmuz hain planı ve sonrasındaki gelişmelerin bugüne taşıdığı mesajlar, geleceğimizi birlikte ve güvenle inşa edebilmemiz için yol gösterici işaretler sunmaktadır.
EMPERYALİST KUŞATMAYA KARŞI DURUŞUN 9. YILINDA 15 TEMMUZ VE BUGÜNE SÖYLEDİKLERİ
Yayınlanma :
15.07.2025 01:20


Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: