İŞTE ADALET BU!
(YAŞANMIŞ BİR HAYAT HİKÂYESİ)
Zamanın birinde bir kişi köylüsü olan bir kişiden bir tarla satın alır. Adam tarlayı sürerken tarladan bir testi dolusu altın bulur.
Tarlayı alan adam şöyle bir düşünür:
“Ben tarlayı satın aldım, içindeki altınları satın almadım” diyerek tarlayı satan adama durumu anlatır ve altınları almasına söyler.
Tarlasını satan adam der ki:
“Kardeşim ben tarlayı sana içindeki ve dışındakilerle beraber sattım, o bulduğun altınlar senindir.”
Altınları bulan adam bu durumdan rahatsız olur ve durumu mahkemeye intikal ettirir.
Hâkim tarlasını satan adamı dinler. Tarlayı satan adam hâkime şöyle der:
“Hâkim Bey! Ben tarlamı bu adama sattım. Tarladan bulduğu altınlarda haliyle bu adamındır. Bunu bir türlü kendisine anlatamadım. Alın bu altınları kendisine siz verin de bu mesele kapansın gitsin.”
Hâkim tarlayı alan adama:
“Sen bu adamdan tarlayı satın almışsın. Tarlayı satın aldıktan sonra tarladan bu altınları bulmuşsun. Ama bir türlü bu altınları da almak istemiyorsun öyle mi?” Adam:
“Evet, Hâkim Bey! Bu tarladan çıkan altınları alın bu adama verin, hak yerini bulsun.” Der.
Hâkim her iki tarafı da dinledikten sonra şöyle bir çözüm yolu bulur. Döner tarlayı satan adama:
“Senin evladın var mı?”
Adam:
“Bir oğlum var Sayın Hâkimim.”
Hâkim öbür adama sorar:
“Senin evladın var mı?” Adam:
“Benim bir kızım var Hâkim Bey.” Der.
Hâkim düşünür ve kararını adaletlice verir:
“Hal böyle olunca bu kızla bu oğlanı bu altınlarla evlendirin gitsin. Artan altınları da aranızda pay edin içiniz böylece rahat olsun. Haydi, güle güle ikinize de.”
Tarlayı hem satan adam hem de alan adam bu durumdan memnun bir vaziyette mahkemeden ayrılırlar ve iki genci evlendirirler ve kalan altınları da aralarında pay ederek huzurluca bir şekilde yaşamaya devam ederler.
İşte adalet böylece tecelli etmiştir.
&&&
HALİMLİK VE SELİMLİK!
Kulu Rabbine yaklaştıran en güzel sıfat halimlik ve selimliktir. Rabbisinden kulu uzaklaştıran sıfat ise hiddet v öfkedir. Hiç şüphesiz ki hiddetlenmek imana zarar verir ve insanların arasına soğukluk katar. Hal böyle olunca insanlar yok yere birbirlerini kırmış olurlar. Bunun içindir ki her bir insan hele hele bir ihvan ise, hiçbir kimseyi kırmamaya özen göstermelidir.
Bunun yanında tasavvuf demek; kişinin yapmış olduğu iyilikleri ve başkalarından gördüğü kötülükleri ve zulümleri unutmasıdır. Bu yapılanlar unutulmadığı sürece kalpte buğuz oluşur, insanlar gayri ihtiyari birbirinden uzaklaşmaya başlar.
Hiç şüphesiz ki ihvan arkadaşlarına çok sadıktır, oturaklıdır, halimdir, selimdir. Dağları yerinden oynatacak bir kavga çıkmadıkça ihvan yerinden oynamaz. Yani, onu hal ve makamdan aşağı indiremezsiniz. İhvan olan kişi kendisinin başkalarına yaptığı kötülükleri ve aynı zamanda iyilik gördüğü kişileri unutmamalıdır.
Kendini bilen ihvan kişi kendi nefsini çok hakir görmelidir. Allah’ın sıfat ve tecellilerinden yoksun görmelidir. Hal böyle olunca kişi diğer bütün insanlara karşı mütevazı ve alçakgönüllü olur.
Bu iki kapılı bir handan ibaret olan yalan dünyada ömür o kadar kısa ki, hiçbir kişi hiç kişiyi kırıp ta üzmemelidir.
Görelim Mevla’m neyler,
Neylerse güzel eyler.
Yorumlar
Kalan Karakter: