163. HAFTA TÜRKELİ GAZETESİ SANAT-KÜLTÜR
SAYFASI YAZILARI
HAZIRLAYAN: ŞABAN KORKMAZ
HAFTANIN AYET-İ KERİME’SİNİN MEALİ: “İman edip güzel işler yapanları, içinde ırmaklar akan ve ebedi kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. Çalışanların mükâfatı ne güzeldir.”
(Ankebut Suresi, 58 Ayet)
&&&
HAFTANIN SÜNNETİ SENİYYE’SİNİN MEALİ: “Kim Rab olarak Allah’ı, din olarak İslam’ı ve Peygamber olarak da Muhammed’i gönülden benimsedim derse kesinlikle cennete girer.”
&&&
BAŞYAZI:
ŞABAN KORKMAZ
BİR ANNENİN EVLADINA SESLENİŞİ!
(BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM)
“Yuvayı dişi kuş yapar.” diye bir atasözümüz vardır. Aile ve toplumun mutluluğunun temelinde kadının önemi ve rolü küçümsenemeyecek derecede büyüktür. Ailenin saadet ve mutluluğu eşlerin birbirlerini sadece ama sadece Allah rızası için birbirlerini sevmeleri ile mümkün olacaktır elbette.
Her anne ve baba evladının sade bir ömür sürerek her iki cihanda mutlu ve mesut olmasını ister. Bunun sağlanması için de anne baba evladına daha küçük yaşlarda Allah’ı, Peygamberi, Allah dostlarını, haramı, helali, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, paylaşmayı, yardımlaşmayı, cömertliği, birlik ve beraberliği onların kalplerine nakşetmeleri ile mümkün olacaktır.
Konu ile ilgili olarak bir annenin kızına çeyiz olarak verdiği bir mektupta şunlar yazılıydı:
“Sevgili Yavrum! Canımdan, kanımdan bir parça olan seni bin bir güçlük içinde dokuz ay on gün karnımda taşıdım. Hamileliğim sırasında hiçbir kimseye yalan söylemedim, abdestsiz olarak yere basmadım, abdestim bozulunca hemen abdest aldım. Boş vakitlerimde Kur’an’ı Kerim’i okudum. Senin her konuda devletine, milletine hayırlı olman için namazlarımda hep samimi bir şekilde bizleri ve bu iki cihanı yaratan Yüce Allah’a can-ı yürekten dua ettim. Gözlerini dünyaya açtığında dünyadaki bütün maddi ve manevi servetler sanki benim olmuş gibi sevindim. Yıllar yılı sana baktım, kesinlikle hiçbir lokma haram yedirmedim, abdestsiz olarak seni emzirmemeyi alışkanlık haline getirmeye çalıştım. Uykuya daldığında bile teybimden sana Kur’an’ı Kerim-i dinletmeye çalıştım. Konuştuğunda ilk kelimelerin, Allah ve Peygamber oldu.”
“Çayı közde,
Sevgiyi özde,
Tebessümü yüzde,
Adamlığı sözde,
Helal lokmayı güzde,
Mutluluğu azda arayın.” Diyen şair gibi şiir yazmaya başladım.
“Yürüyeceğin Hak yolunda birileri gelecek diye sakın bekleme olur mu? İşi düşen, seni seven, seninle gelmek isteyen seni bulur ve erinde gecinde sana yetişir. Bir de huzurlu ve neşeli olmak istiyorsan bugünün işini sakın yarına bırakma. Sürekli olarak; ‘Zikir-Fikir-Şükür’ üçgeni arasında dolaşmakla meşgul ol. ‘Muhacir ve Ensar’ kelimelerinin anlamını öğrenmeye bak. Nefsi emmare basamağını terk ederek güzel nefis basamaklarına erişmek için çalış ve çabala. Sakın ola ki davranışlarınla akrebe benzeme.”
“Sevgili Yavrum! İlk gülüşü, ilk bakışı, ilk davranışı ve ilk defa Allah demeyi sana ben öğrettim. Doğumundan itibaren ninniler söyledim, kanımdan, canımdan bir parça olduğun için seni canım gibi sevdim. Senin herhangi bir şeye ihtiyacın olduğunda veya benden bir şey istediğinde yanımda para olmasa bile seni mutlu edebilmek için başkalarından ödünç para alarak seni mutlu etmeye çalıştım. Yıllar geçti büyüdün ama yine de bana ihtiyacın oldu. Seninle her şeyi yarı yarıya bölüştük. Evde pişen yemeklerimizden komşularımıza da her gün göndererek sana Allah (c.c.) rızası için cömertliği aşılamaya çalıştım. Her bir işe besmele ile başlamanın ne kadar önemli olduğunu kalbine yerleştirmeye özen gösterdim. “
“Sevgili Yavrum! Senin kalbine çok güzel duygular yerleştirmeyi kendime önemli bir görev bildim. Her ne olursa olsun sakın ola ki, bu duyguları zedeleme. Kalbindeki sevgi, kardeşlik, dostluk, saygı, muhabbet, cömertlik, birlik, beraberlik ve yardımlaşma duyguları filiz vermeye ömrün boyunca devam etsin. Sana bütün insanları düşünce ve duygusu ne olursa hiçbir ayrım yapmadan, hiçbir ön şart koşmadan tıpkı Peygamber Efendimiz (s.a.v) gibi kucaklamanı istiyorum. İnsanlarda gördüğün kusurları gizlemeni tavsiye ediyorum. Her halükarda hiçbir zaman yalan söylememeni istiyorum. Başkalarının eksiğini gediğini görme yerine kendi eksiğini ve gediğini görerek düzeltmeni canı gönülden arzu ediyorum.
Sevgili Yavrum! Her bir insanı sev, kusuruyla hatasıyla sevabıyla sev. Hiç bir zaman milli ve manevi değerlerden uzaklaşma. Hiçbir kimsenin gıybetini yapma. Sevgi tarlana her türlü yağmur suyu damla damla aksın. Biliyorum ki, sen o yağmur suyunu iyi bir imbikten geçirerek temiz, berrak, kokusuz ve insanlara yararlı bir hale getireceğine inanıyorum.”
“Sevgili Yavrum! İslamiyet ölü ruhları dirilten bir hayat pınarıdır. O ab-ı hayat pınarından su içenler sonsuz mutluluğa erişme zevkini ve heyecanını tadarlar. İlim, İslamiyet ve hoşgörü donuklaşan ve sönme derecesine gelen duygulara yön verir, hayat verir. İslamiyet’in yegâne amacı ortaya tam manasıyla kusursuz dört dörtlük insan modeli ortaya koymaktadır. İnsanlık, mükemmellik, olgunluk ve hoşgörü duyguları ancak İslamiyet’i benimsemekle ve yaşamakla kazanılır. Türk-İslam tarihini okuyanlar iyi bilirler ki ne zaman insanlık İslamiyet’ten uzaklaştırılmış ki, o toplumda her türlü kötülük durmadan misli misli üremeye başlar. Unutma ki her şeyin başı Allah sevgisi ve Allah korkusudur. Allah sevgisi almış bir yürek sahibinden hiçbir kötülük gelmeyeceğini bil. Allah korkusu olanların elinden ve dilinden kötülük gelmeyeceğini düşün. Her sevdiğini Allah için sev, darılacaksan Allah içi darıl. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’i iyi tanı. O’nun sünneti seniyyesi üzerine yaşamaya bak. Mümkün olduğunca seni yaratan Yüce Allah’ı zikirle meşgul ol. Sürekli olarak oku, öğren, öğrendiğinle amel etmeye bak. Yaşadığın süre zarfında hiçbir zaman her ne olursa olsun sakın yalan söyleme, ağzına haram lokma koyma. Ayda bir Hatm-i Şerif etmeye bak. Beş vakit namazını zamanında kıl. Hayatın boyunca yaptığın iyilikleri unut, bir de sana yapılan kötülükleri unutmaya bak. Elinde olanla yetin, hiçbir kimsenin elinde olana haset etme. Ayrıca ayağını yorganına göre uzatmayı da ihmal etme. Cenab-ı Allah’ın sana verdiğinden vererek olabildiğince cömert olmaya çalış. Evlendiğin eşini sadece ve sadece Allah rızası için sev, kusurlarını deşifre etme. Evlatlarını imanlı, inançlı, sevecen, tatlı dilli ve güler yüzlü olarak yetiştirmeye bak. Her zaman tertipli, düzenli, temiz ol. Planlamaya önem ver. İçinden çıkamadığın bir durumda istişare etmeyi unutma. Beş vakit namazını kılmanın yanında nafileleri de yerine getirmeyi unutma. Hiçbir zaman kocana laf söyletme, canını, malını, şerefini, itibarını, namus ve hukukunu korumaya çalış. Hiçbir zaman ne olursa olsun kesinlikle hiçbir kimsenin gıybetini yapma. Eşinin akrabalarına da sevgi, saygı ve iyilikle muamelede bulun. Kocanın fikrine muhalefet etme. Onun sevincini ve üzüntülerine ortak olmayı bil. Ev ve aile sırrını hiçbir kimseye açma. Sır saklamasını bil. Hayatta sağlanacak mutluluğun her şeyde orta yolu takip etmekten geçtiğini aklından çıkarma.
“Gıybet edeni görür de sen de gıybet edersen,
Yapılan nice güzel ameller sel olur gider,
Mazlumu, fakiri yalnızca Allah için seversen,
Kalbindeki nice iman filizi dal olur gider.” Diyen şairin bu sözlerini kalbine nakış gibi işlemeye bak.
“Sevgili Yavrum! Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin “Cennet anaların ayakları altındadır.” Hadis-i Şerifini unutma. Yine mübarek kitabımız Kur’an’ı Kerim’de “Anne ve babalarınıza yaşlandıkları zaman daima iyi ve güzel sözler söyleyiniz, onlara (öf) bile demeyeniz.” Buyruluyor. Diğer taraftan atalarımız bile; “Ana hakkı Allah hakkıdır.” “Anaya borç tükenmez.” “Ana gibi yar olmaz, vatan gibi diyar olmaz.” Sözleriyle anneleri ne güzel anlatmaya çalışmışlardır. Bu sözleri sakın aklından çıkarma. Ömür boyu bölücü, yırtıcı, yıpratıcı, kızan, kızdıran, kıran, kırdıran ve huzur bozucu olma. Yurdunu, devletini, milletini, bayrağını ölesiye sev. Nasıl ki atalarımız yurt uğruna bu cennet yurdu bizlere miras bırakabilmek için canlarını, kanlarını seve seve verdilerse sen de yeri ve zamanı geldiğinde atalarımızın kanıyla sulanmış bu topraklar için şehit olmaya bak. Ülkemi nasıl kalkındırabilirim diye dertlenmenin yolunu bul. Seni çok sevdiğimi unutma. Seni her şeyinle bizleri yoktan var eden Yüce Allah’a emanet ediyorum. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerine olsun inşallah. Seni hasretle öpüyorum.”
(Seni Çok Seven Annen)
&&&
GÜZEL BİR SÖZ!
“KÜNBE ALLAHİ VELA TÜBALİ”
(ALLAH İLE BERABER OL, GAYRİYE ALDIRMA)
(Tahir BÜYÜKKÖRÜKÇÜ)
&&&
NAMAZDIR
İnsanları üşüten,
İyi bil ayazdır.
Günahlardan arıtan,
İyi bil ki namazdır.
Eşe dosta vardıran,
Bin bir nura daldıran,
Her düşeni kaldıran,
İyi bil ki namazdır.
Haydi, durma mü’min ol,
Eşe dosta durma sol,
Sebatkare açan yol,
İyi bil ki namazdır.
Yoktur ağa, ne de bey,
Uyan gafil uyan hey,
Hesap sorulacak şey,
İyi bil ki namazdır.
Seher vakti coşturan,
Mü’minleri koşturan,
Günahları deştiren,
İyi bil ki namazdır.
Baş koyacak minberin,
Kılavuzun rehberin,
Malın, mülkün, servetin,
İyi bil ki namazdır.
İtidalin eşiği,
Mutluluğun kaşığı,
Tek cennetin eşiği,
İyi bil ki namazdır.
Ayır haydi çürüğü,
Kimse sevmez koruğu,
Tefekkürün doruğu,
İyi bil ki namazdır.
Ziyaretin esası,
Mutluluğun dehası,
Kulun tek bir vefası,
İyi bil ki namazdır.
Korkmaz an ki dününü,
Çözen her bir düğümü,
Vesvesenin ölümü,
İyi bil ki namazdır.
Şaban KORKMAZ
&&&
EMANETLE İLGİLİ
Allah’ın Resulü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
“Emanet zayi olduğu vakit, kıyameti gözetle.”
Bunun üzerine bir bedevi:
“Emanetin zayi olması nasıl olur? Dedi.
Allah Rasülü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Emanet ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekle.” buyurdular. (Buhari, 42, 1/21)
&&&
ON NUMARA BİR SÖZ!
“NE BAŞINI KAPAT,
ALTINI GÖSTER;
NE ALTINI KAPAT,
ÜSTÜNÜ GÖSTER.
HEPSİNİ KAPAT
İMANINI GÖSTER.”
(Necip FAZIL)
&&&
HATIRLA!
Ne işin,
Ne işin var yükseklerde?
Yukarıya değil,
Aşağıya bir bak!
Haddini bil.
İnsan olduğunu,
Kul olduğunu hatırla.
Hatırla ki;
Olgunluğa erişesin.
Şaban Korkmaz
(Duygu Selinin Nağmelerinden)
&&&
İKİ SORU-İKİ CEVAP
Soru: Mihrap nedir?
Cevap: Camide imamların namaz kıldırdıkları yere “MİHRAP” denir.
***
Soru: İmama Ve Müezzin Kime denir?
Cevap: Camide namazları kıldıran, hutbe okuyan ve dini bilgileri öğreten kişiye “İMAM”, ezanı okuyan ve camide farz namazından önce kaamet getiren kimseye de “MÜEZZİN” denir.
(Dinimi Öğreniyorum)
&&&
DUA
Hiç şüphesiz ki dua, bizi yoktan var eden Yüce Allah’a yalvarıp yakarmaktır. Yine hiç şüphesiz ki her şeyi yaratan, her şeye gücü yeten ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Yüce Yaratıcı Allah’tan istemeye “DUA” denir.
Bu yalana olan dünya her şey Allah’a muhtaçtır. Allah ise hiçbir şeye muhtaç değildir. Çünkü O, evrendeki bütün varlıkların tek yaratıcısıdır. O hayat vermeden hiçbir canlı yaşayamaz. Allah’ın izni olmadan hiçbir varlık büyüyemez. Biz bizi yaratan Yüce Allah’a dua etmekten geri kalmayız. Çünkü bize bütün nimetleri veren O’dur.
“Ey bizi yediren, içiren ve yaşatan Rabbim! Verdiğin nimetler7e hamdolsun. Bize hayırlı ömürler ve helalinden bol nimetler ihsan eyle, cümlemize sağlık ve afiyet ver. Göz açıp kapayıncaya kadar da olsa nefsimizler ve şeytanla baş başa bırakma.” (Dinimi Öğreniyorum)
&&&
ÇOCUKLAR GÜLE BENZER
Çocuk, evlilik ağacının bir meyvesi, toplumların yarınlarının güven kaynağıdır. Onun iyi ya da kötü huylu bir insan olması, aile, okul ve çevresin8den aldığı terbiyeye bağlıdır. Bir tarihin, toplumun, vatanın kaderini omuzlayacak yarının büyüklerinin küçük dünyalarını korumak ve her zaman temiz tutabilmek, bugünün büyüklerinin en önemli görevi olmalıdır.
Öyle ki iyi bir anne baba çocuğuna kaçak yaşlarda ALLAH (c.c.)’ı, PEYGAMBER (s.a.v.)’i, Sevgiyi, saygıyı, muhabbeti birliği, beraberliği, hoşgörüyü, yardımlaşmayı ve cömertliği kalplerine yerleştirmekle mükelleftirler. Bu görevi yapmayan anne ve babalar sonrana pişman olurla ama iş işten çoktan geçmiş olur.
Çocuklar bizim hayat bahçemizin solmayan gülleridir. Onlara ihtimamla çok iyi bir şekilde büyütmeli, eğitmeli ve güzel konuları anlatmalıyız. Hal böyle olursa anne ve baba öldükten sonra yetiştirmiş olduğu evlat güzel ameller yaptıkça anne ve babanın amel defteri kapanmayacak ve yevmi mahşere kadar sevaplar yazılmaya devam edecektir.
Şairin dediği gibi;
Can gelirdi cihana,
Anlaşılsaydı mana,
Büyükler bahçıvana,
Çocuklar güle benzer.
(Çocuk Eğitimi)
&&&
KERİMALLAH
Rızan için çıktım yola,
Selam verdim sağa sola,
Sevgimize sevgi ula,
Şükür Sana Kerimallah.
Şaban Korkmaz
&&&
VAKTİNDE KILINAMAYAN NAMAZLARIN KAZASI
Öyle ki kişi akıl baliğ olduktan sonra beş vakit namazlarını kılmakla yükümlüdür. Zamanında kılınmayan namazlar mutlaka ama mutlaka kaza edilmelidir. (kazası kılınmalıdır)
Bildiği gibi yevmi kıyamette ilk sorgu namazdan olacaktır. Kişi bu namaz engelini aşması neticesinde diğer sorgu ve sualler kolay gelecektir.
Kişi her ne yaşta ise üzerinde ne kadar kılamadığı namazları varsa hesap ederek onları ödeme yoluna bir an önce başlamalıdır. Bir taraftan günlük namazlarını kılacak ve en azından bir günlük de kaza namazı kılarak borçlarını ödeyebilir.
Kaza namazına şöyle niyet edilebilir: “Niyet ettim Allah rızası için kılamadığım en son sabah namazının, öğle namazının, ikindi namazının, akşam namazının, yatsı namazının, vitir namazının kazasını kılmaya.”
Veya, “Niyet ettim Allah rızası için zamanında kılamadığım ilk sabah namazının, öğle namazının, ikindi namazının, akşam namazının, yatsı anmazının, vitir namazının kazasını kılmaya.”
Şurası da unutulmamalıdır ki vaktinde kılınmayan beş vakit namazların farzları ile vacip olan vitir namazı kaza edilir.
(İlmihal Bilgileri)
&&&
OĞUL
Yolun İslam olsun rehberin Kur’an
Sakın başka yola dönme ha oğul
Yaradan değil mi her şeyi gören
Her şey gizli kalır sanma oğul.
Rahatsızlık duyma ezan sesindin
Bir an evvel kurtul kalbin pasından
İste, Allah verir hazinesinden
Kullara derdini yanma ha oğul.
Mis kokan güllerde Allah’ı ara
Sohbette dillerde Allah’ı ara
Dualı ellerde Allah’ı ara
Hakkı bilmeyene kanma ha oğul.
Kalbindeki imanını bitirir
Düşündükçe uçuruma götürür
Zehir dolu iğnesini batırır
Batılın adına anma ha oğul.
Örnek al Ömer’in adaletinden
Yer alamaya çalış Cennet katından
Tevhit sancağıyla İslam atından
Allah için savaş inme ha oğul.
Baba nasihati koymaz Araf’ta
Oku Kur’an’ını kalmasın rafta
Cennet bir tarafta kor bir tarafta
Cehennem narında yanma ha oğul.
Vakari’nin duasısın, düşüsün
Peşinde gölgen de İslam taşısın
Kalbinde İslam’ın nuru ışısın
Kıyamete kadar sönme ha oğul.
Erdoğan ÖNER (Ozan VAKARİ)
Gönül Eri Dergisinden
&&&
KARINCA HAKKI!
(ÖNEMLİ BİR NÜKTE)
Osmanlı Devleti’nin kudretli Padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han, Topkapı Saray’ını bahçesinde zaman zaman gezintiye çıkardı. Ağaçları, çiçekleri çok sever, sarayın bahçesinde kuş sesleri arasında denizi seyre dalardı. Bir gün yine bahçede dolaşırken meyve ağaçlarından birkaç tanesinde çürüme emareleri gark etti. Dikkatli inceleyince ağaçların karıncaların istilasına uğradığını gördü. Aklına ağaçları ilaçlayıp karıncalardan kurtarmak geldi. Ancak karınca da can taşıyordu. Bunun vebali olacağını düşünerek hocası Ebussuud Efendi’ye danışmak istedi. Hocasını odasında bulamayınca edebi üslupla bir soru yazıp odasına bıraktı.
Sanatkâr ruhlu bir hükümdar olun Süleyman, mahir bir kuyumcu olmasının yanı sıra Muhibbi mahlasıyla şiirler de yazardı. Onun ince bir üslupla yazdığı sualini Ebussuud Efendi odasında döndüğünde gördü ve tebessümle okudu. Sonra Kanuni’nin yazmış olduğu satırların altına sualin cevabını yine şairane bir üslupla yazdı. Kanuni hocasına şöyle sormuştu:
Meyve ağaçlarını karınca karınca,
Günah var mı karıncayı kırınca?
Hocası Ebussuud Efendi ise şöyle cevap veriyordu:
Yarın Hakk’ın divanına durunca,
Süleyman’dan hakkın alır karınca.
(Ecdadımız Osmanlı)
&&&
Yorumlar
Kalan Karakter: