32. HAFTA TÜRKELİ SANAT—KÜLTÜR SAYFASI
HAZIRLAYAN: ŞABAN KORKMAZ
HAFTANIN AYET-İ KERİMESİNİN MEALİ: “Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah’ın katında bulacaksınız. Şüphesiz ki Allah yapmakta olduklarınızı noksansız görür.” (Bakara Suresi¨110)
&&&
HAFTANIN HADİSİ ŞERİFİNİN MEALİ: “Bir mümine sevgiyle muhabbetle nazar edenler, herkes güneş altında ahirette yanarken onlar arşın gölgesinde gölgeleneceklerdir.” (Teberani)
BAŞYAZI---ŞABAN KORKMAZ
ALLAH YARATMIŞ OLDUĞU KULLARINI
AÇ BIRAKIR MI?
Yüce Rabbimiz her bir insanı eşrefi mahlûk olarak yaratmış ve de her türlü nimeti onun emrine vermiştir. Bunu bilen Müslüman gereği gibi O’na ibadet ve kulluk eder. Bunun farkında olmayan, bu dünyaya neye geldiğine kafasını yormayan, kulluk vazifelerini yapmayan nankörce yaşar ve alnı secdeye varmadan öte dünyaya göçer gider.
Müslüman olan tevekkül eder, teslim olmasını bilir. Her bir şeyin hayırlı veya hayırsız Allah’tan geldiğine inanır. O’nun vermiş olduğu nimetlere durmadan şükreder, O’nun rızasını kazanmak için gecede gündüzde durmadan çaba ve gayret gösterir.
Bir dostumu ziyaret ettiğimde bana anlattıklarını faydalı olması dileğiyle kelime kelimesine size iletmek istiyorum. Mesele şu:
“Hocam, yıllar önce babamdan ve kardeşlerimden ayrıldıktan sonra kendi iş yerimi açmıştım. Açmış olduğum iş yeri de daha önce babamın yaptığı ticaret işi idi. Aynı malları alıp satarak rızkımı temin etmek için çalışıyordum. Dükkânımı açalı üç yıl olmuştu ki günden güne içeri girmekteydim. Bir gün bir dostumu ziyarete gitmiştim. Ona sordum “işlerin nasıl?” diye. O da aynı benim durumdaymış. Ama yine de bana söylediği şu idi. “ Rabbim yarattığı kulunu hiç aç bırakır mı? Çok şükür işlerim iyi, daha da iyi olacak herhalde.” Ben de o günden sonra hep iyi niyetli ve Allah’a kulluk ve ibadette daha gayretli olarak, kendi kendime: “Güzel olacak, hayırlı olacak, alış verişim bereketli olacak.” Diye düşündüğüm günler gerçekten bereketli oldu. Bu düşünce ve duygularla alış verişim ikiye üçe katlandı. Ben de kazandığımdan cömertçe harcama yolunu seçmiştim. Bütün sıkıntılardım gitmişti. Rabbime ne kadar hamdetsem azdır. Az kazansam da çok kazansam da Allah bizi görüyor ya, halimizi biliyor ya, işte bunun için temelli teslim olma yolunu seçtiğim için ne kadar sevinsem azdır. İşte bunun içindir ki Allah’ı vekil seçenler, Allah’a teslim olanlar ve tevekkül edenler kazanıyor VESSELAM.
&&&
KUR’AN’DAN SONRA İKİNCİ ŞİFA
KAYNAĞI BAL’DIR.
Bal da bereket ve şifa vardır. Bedeni besleyen üç şeyden birisi de bal’dır. Hiç şüphesiz ki bal gerçekten bir şifa kaynağıdır. Arı sütü vitamin ve proteince oldukça zengindir. Bal birçok hastalığa ilaçtır. Kanı temizler, deveranı kolaylaştırır. Kalp çarpıntılarını önler, mideye ferahlık verir. Hazımsızlık, sinir bozukluğu ve uykusuzluk için faydalı bir besin kaynağıdır. Kansızlığa iyi gelir. Kemik hastalığı için faydalıdır. Sulandırılmış süt, bal şerbetine karıştırılıp içilirse, bağırsak parazitlerini öldürür. Bir bardak ılık süte ilave edilip karıştırılarak içilen süte şifalı ve on numaralı ballı süt denilmiştir.
(Şifalı Bitkiler Kitabından)
&&&
BİLİYOR MUYDUNUZ?
Bir kimsenin gamı, kederi olduğunda, bir musibete uğrayıp mahzun olduğunda, istikbalde çarpılmaktan korktuğu bir musibetten ötürü mahzun olduğunda Salâvat-ı Şerife ile meşgul olursa, Allah Teala o kulunu okuduğu Salâvat-ı Şerife hürmetine yukarıdaki bütün sıkıntılardan emin ve muhafaza kıldığını, derdi, kederi ve hüznü giderdiğini BİLİYOR MUYDUNUZ?
&&&
MİSAFİRLİKLE İLGİLİ HADİSLER
-Misafirden hizmet beklemek, akıl noksanlığıdır. (Deylemi)
-Garip, yatacak yer bulamayan bir misafire yardım etmek, yemek yedirmek Müslümanlar üzerine borçtur. (İ. Asakir)
-Unutulmamalıdır ki sofra misafirin önünde bulunduğu müddetçe, melekler ev sahibi için istiğ far ederler. (Teberani)
Unutmayalım ki söylenildiği gibi misafir dokuz nasiple gelir, birisini yer, sekizini bırakır gider. (Hadislerle Müslümanlık)
&&&
BİRİLERİNE FAYDALI OLABİLMEK
Bir Münevver şöyle demiş: “Meyve derdinde olmayan ağaç odundur.” Gerçekten de öyle değil mi meyve vermeyen ağaçlar ancak odun olmaya mahkûmdur. Ama meyve veren ağaç her zaman bakıma muhtaçtır, bakılır ve insanlara meyve verdiğinden diğer ağaçlara göre makbul sayılır, kollanır, bakımı yapılır. İnsan da böyle değil mi canlar? İnsan da başka insanlara faydası dokunmuyorsa nasıl bir insandır, hiç düşündünüz mü? İnsan dediğin başka insanlara faydalı olandır. Namaz kılıp dua ederken bile önce kendisi için değil diğer Müslüman kardeşleri için dua edip kendisini en sona bırakan olmalıdır.
&&&
KIRMIZI HAT NE Kİ?
Kendini bilen kişi için kırmızı bir hat vardır. Bu hattın altına ve gerisini bakar. Kazandığı rızkı için “Elhamdülillah” demesini bilir. Kendi kazandığından başkalarının da kazancı olup olmadığını düşünür, kazancı az olanlara bakıp haline şükreder ve Allah’a hamdeder.
Kırmızı çizginin üst kısmına bakar ve kendisinden bilgi, kültür ve ahlakça kilometrelerce ileride bulunanlara yetişmek için okur, anlar, ilim meclislerine devam eder, öğrendikleriyle amel etme yolunu seçer. Hiçbir zaman öğrendikleriyle öğünmez, öğrendiklerini hiçbir zaman yeterli görmez.
İşte bu iki önemli noktayı bilenler ne olursa olsun hayatta başarı merdivenleri sabırla, sebatla ve azimli olarak tırmananlardır.
Rabbim cümlemizi elinde olanla yetinen, başkasının elinde olana göz dikmeyen, ilim yolunda ilerleyenler eylesin. Âmin.
&&&
SELAHATTİN EYYUBİ
Hayatını Hıristiyan Haçlı Orduları ile mücadele içinde geçiren Sultan Selahattin Eyyubi, 1137’de doğmuş ve 4 Mart 1193’de Şam’da vefat etmiştir.
Haçlılara karşı yaptığı bütün muharebelerde galip gelmiş, tarihe parlak zaferler hediye etmiştir. Sultan Kılıçaslan zamanında Haçlıların eline geçen Kudüs’ü 1187’de tekrar geri almıştır. Bu fetih üzerine bütün Avrupa ayağa kalkmış, fakat Selahattin Eyyubi mücadelesinden hiçbir zaman geri durmamıştır. Selahattin Eyyubi dini ve vatanı için cepheden cepheye koşmuş müstesna mübarek bir şahsiyettir. Nur içinde yatsın.
&&&
ŞAFAK VAKTİ
İnsan Mevla ürünü,
Şafak vakti birle gel.
Gonca gülün morunu,
Şafak vakti derde gel.
Karanlığı yaranı,
Yaraları saranı.
Varıp Hakk’a duranı,
Şafak vakti görde gel.
Yaşlıya ver yerini,
Hak için sev birini,
Nice günah kirini,
Şafak vakti dürde gel.
Yokla hele bohçanı,
Konuş hele lehçeni,
Bağın ile bahçeni,
Şafak vakti sürde gel.
Korkmaz’ımın bağını,
Şu gençliğin çağını,
Sevgi saygı ağını,
Şafak vakti örde gel.
Şaban KORKMAZ
&&&
BİR NÜKTE!
Tatlı dilli birine sormuşlar;
-Bunu nasıl yapıyorsun?
-Ağzımdan çıkacak her sözün tadına bakar acı ise yutar, tatlı ise servis yaparım.
Bu durumu tefekkür edip, bunun gibi davrananlara selam olsun.
&&&
DUAMIZ!
-Ya Rabbi! Bilerek veya bilmeyerek küfre giren işler yaptıysam, bir söz söylediysem, birilerini incittiysem, ben hepsine tövbe ettim, yaptıklarımdan pişmanım. Bu yaptıklarımı bir daha yapmamaya söz verdim, beni affeyle.
-Ya Rabbi! Peygamber Efendimiz (s.av.) senden ne gibi hayırlı şeyler istediyse bizler de onlara talibiz, cümlemize nasip eyle. Peygamber efendimiz (s.a.v.) ne gibi şeylerden sakındıysa bizlerde onlardan sakınmaya gayret göstereceğiz sakınmayı nasip eyle. Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlularımıza edalar nasip eyle.
-Ya Rabbi! Sev bizi, sevindir bizi, sevdiklerini sevmeyi nasip eyle. Seni sevenleri sevmeyi nasip eyle. Cennetine girmeyi nasip eyle. Âmin.
&&&
UNUTMAYALIM Kİ;
-Gıybet kanser gibidir, bir bulaştı mı insana kolay kolay gitmez.
----
-Niyet hayır olunca iyi bilelim ki akıbet de hayır olur Allah’ın izni ve keremiyle.
----
-Hizmet almakla değil vermekle olur.
----
-Taşı hangi niyetle fırlatırsan fırlat o taş yine sana o aynı niyetle geri döner.
----
-Sen ne kadar güzel şeyler bilsen de bir iş yapacağın zaman yine de hemen hemen her konuda birilerine danışmayı sakın ihmal etme.
&&&
ÖYLE YA!
Şu yaşadığımız toplumda birileri dört mevsim yaşanan cennet gibi bir ülkede yaşadıkları ve her türlü nimeti buldukları ve de yedikleri halde gecede gündüzde şer tohumlarını saçarak insanları huzursuz hale getirmeye çalışır. Bu yaptığının marifet olduğunu düşünür. Bir gün gelir yanılır ama yine de o şer davasından vazgeçmez. Çünkü bu gibi insanlarda tevekkül, tezekkür, teslimiyet gibi duygular dümura uğramıştır.
&&&
KIYMET BİLMEK ÜZERİNE
Afrika gibi bir ülkeden gelip Türkiye’de okuyan Müslüman bir öğrenci yurdumuz hakkında şunları imrenerek ifade etmektedir:
“Şunun bir farkına varın ki dört mevsimin yaşandığı Cennet gibi bir ülkede yaşıyorsunuz. Her türlü nimetlere kavuşmuşsunuz, bunun kıymetini bilin. Bizim ülkemizde bir mevsim vardır. O da yaz mevsimidir. O da ikiye ayrılır. Sulu yaz, susuz yaz. Yurdunuzun kıymetini bilin.”
&&&