Değerli okuyucularım. İki gün sonra “24 Kasım Öğretmenler Günü”... Öğretmenlerimizin, hepimizin öğretmenler günü kutlu olsun!
İnsanın, her yerde ve zamanda yanında olan, kaybolmayan, çalınmayan; harcadıkça çoğalan, dağıttıkça bereketlenen varlığı “bilgi”dir. İşimizde aşımızda kısacası hayatla savaşımızda gerekli olan “bilgi”; “akıl”, “eğitim” ve “insan”la iç içe olup doğru kazanımında en büyük sorumluluk hiç şüphesiz fedakâr “öğretmen”lerimizin omzundadır. “Öğretmen”in birçok güzel tarifini duymuş veya okumuşsunuzdur. Bu tarifler bir yana, Aşık Veysel’in talebesi, öğretmen şair, manevi ağabeyim merhum Osman Topçu’nun tarifi bende başka bir güzellik, başka bir derinlik uyandırır. Sade ve anlamlı bir söyleyişle “öğretmen”in ne olmadığını ve ne olması gerektiğini dile getiren iki dize, öğretmen odalarının kapılarına bir tablo olarak asılacak durumdadır:
“Öğretmen ne kitaptır, ne de kitap okutan;
Şakımayı bilirse gülistan olur vatan.”
Bu iki dize, Anadolu’nun ışıksız okullarında kara tahta başında, elindeki beyaz tebeşirle karanlıkları aydınlatmak için yıllarca mücadele vermiş bir ilkokul öğretmenimize aittir. On beş kez ameliyat masasına yatmış olmasına rağmen hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemiş, takma bacağıyla derslerine girmeye devam ederek “Dost” bildiği öğrencilerini yalnız bırakmamış öğretmen Osman Topçu’nun bu sözlerinden daha güzel, öğretmeni tarif etmek ne mümkün değildir...
Evet, öğretmen ne kitaptır, ne de kitap okutan... Öğretmen, bilgileri bir kitap, bir ansiklopedi, bir bilgisayar gibi hafızasında tutan değildir. Bu, mümkün olmadığı gibi gerekli de değildir. Öğretmen, yine okutan, ezberleten de değildir ve olmamalıdır da... Öğretmen, bilgileri geliştiren, anlatan, paylaşan ve bülbül gibi şakıyan biridir. Öğretmen öyle bir bülbüldür ki, şakımasını bilirse; yüzüyle, gözüyle, sesiyle ve üslubuyla öğrencilerinin sevgi ve saygısını kazanırsa vatan gül bahçesine dönecektir... Öğretmenin, bülbül gibi şakıyarak “vatan”ı gül bahçesine dönüştürecek şekilde yetiştirilmesi de sistemin, devletin elindedir ve eğitim politikasına bağlıdır...
Öğretmenlerimizin yeterince şakıyabildiğini söyleyemediğimiz “Öğretmenler Günü”nde, dün olduğu gibi bugün de hamasi sözler söylenecek, nutuklar atılacak ve iki gün sonra öğretmenler unutulacaktır. Vatanda yer yer güller solmaya, bülbüller susmaya ve gönüller kararmaya devam edecektir. Dinimizde karamsarlık haramdır. Bunun için ümit ediyorum ki bir gün, öğretmenler şakıyacak, güller açacak, vatan gülistan olacak ve gönüller şad olacaktır. Her gecenin bir sabahı vardır. Devlet olarak, millet olarak öğretmenlerimizin şakıdığını ve vatanın gülistan olduğunu görmek hepimize nasip olacaktır. İşte o zaman gönül rahatlığıyla, “24 Kasım Öğretmenler Günü, elleri öpülesi bütün öğretmenlerimize kutlu olsun” diyebileceğiz.
Bütün zorluklara rağmen vatanı gül bahçesine çevirmek için mücadele eden öğretmenlerimize selam olsun. Atatürk’ün diliyle; “Öğretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” diyelim... Vatanı gül bahçesine dönüştürmek uğruna kanlarını ve canlarını veren şehit öğretmenlerimize Allah rahmet eylesin. Ruhları şad mekânları cennet olsun.
Kıymetli okuyucularım. Bundan 33 yıl önce, askerlik görevimi “Öğretmen Asteğmen” olarak yerine getirdiğim Çankırı Astsubay Hazırlama Okulu’nda öğrencilerle birlikte çıkarılan okul dergisinin bir sayısını “24 Kasım 1988 Öğretmenler Günü Özel Sayısı” olarak çıkarmıştık. İlk defa orada yayımlanan ve merhum Göktürk Mehmet Uytun’un hazırlayıp 1996 yılında yayımladığı Şiirimizde Öğretmen adlı kitapta yer alan bir şiirimi sizlerle paylaşmak istiyorum:
“ÖĞRETMEN”İM
Defterimdir karatahta,
Eriyorum hafta hafta,
Şehitlerle aynı safta,
Yürüyecek “öğretmen”im...
Sonbaharda, ilkbaharda,
Kentte, köyde, kışta, karda,
Bir gün gelip kalsam darda,
Yürüyecek “öğretmen”im...
Türkü vardır dilimizde,
Kopuzumuz elimizde,
Köyümüzde, ilimizde,
Yürüyecek “öğretmen”im...
Tükense gözümün feri,
Kalsam da bir kemik deri,
İleriye hep ileri,
Yürüyecek “öğretmen”im...
Başımız dik, alnımız ak,
İlim irfan elde bayrak.
Cehaletle savaşarak,
Yürüyecek “öğretmen”im...
Güldü vatan gül yüzünde,
Bir mana var her sözünde,
Başöğretmen’in izinde,
Yürüyecek “öğretmen”im...
Hakkı söyler, Hak yazarım,
Hak ilmidir, söz pazarım.
Kazılınca hâk mezarım,
Yürüyecek “öğretmen”im...
Mehmet, “Allah” söyle her an,
Kalpte iman, dilde Kuran,
Deyip, “işim gücüm insan”,
Yürüyecek “öğretmen”im... (Mehmet SARI)
Bu guzel yazi ve dusunceleriniz icin cok Tesekkur ederim.