Sevgili okuyucularım. Cumhuriyetimizin 98. yılını, Cumhuriyet Bayramımızı Allah’a çok şükür milletçe ve aşkla bir kez daha kutladık. Rabb’im birlikteliğimize gölge düşürmek isteyenlere fırsat vermesin ve bu necip milletimize nice Cumhuriyet Bayramlarını birlik içinde kutlamayı nasip eylesin. Bugünkü sohbetimizi “birlik” üzerine kurmak istiyorum. Bildiğiniz gibi dinimizin ve kültürümüzün önde gelen ilkelerinden biri “birlik”tir. Ayetlerde, hadislerde, atasözlerimizde, ediplerimizin ve fikir insanlarımızın sözlerinde “birlik” hakkında söylenilenler malumunuzdur.
Yunus Emre’nin 700., Hacı Bektaş Veli’nin 750. vefat yılı münasebetiyle Unesco tarafından “Anma ve kutlama yıl dönümleri” arasına alınan 2021 yılında yurdun dört köşesinde yapılan faaliyetlerde hayırla yad edilen Yunus Emre’nin ve Hacı Bektaş Veli’nin öğretilerinden ve ilkelerinden biri belki de birincisi “birlik” konusudur. Edebiyatımızda dini türlerin başında da “vahdet” türü gelmektedir.
29 Ekim 2021’de mübarek Cuma gününde; milletçe, aşkla ve birlik içinde Cumhuriyet Bayramımızın kutlandığı bir günde sevincimize gölge düşüren iki olay dikkatimi çekti. Birincisi, devlet adamlığı ve liderlik kabiliyetiyle, Müslüman-Türk devletini haçlı sürüsünün işgalinden kurtaran, kurduğu cumhuriyetle bayrağımızın dalgalanmasını ve Müslüman-Türk devleti olarak ayakta durmamızı sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’ten ve cumhuriyetten -üç-beş din simsarı yobazın zaman zaman yaptığı çıkışları destekler mahiyette- Cuma hutbesinde konu edilmeyişi ve Atatürk’ün adının geçmeyişidir.
İkincisi -basında söylenen ve yazılanlara göre- bazı basın mensuplarının Anıtkabir törenlerine alınmayışıdır. Meselenin aslını tam olarak bilmediğim için yazıldığı ve söylendiği gibi “anti demokrasi uygulama”, “ayrımcılık” gibi ifadeler kullanmak istemiyorum. Ancak buna benzer yaşadığım iki olayı zikretmeden de geçemeyeceğim.
“Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ve Demokratik Açılım” kapsamında başlatılan “Çözüm Süreci”nde her bölgeden “akil” insanların seçilmesini ve bölgelerimizi gezmelerini hatırlarsınız. Ege Bölgesi’nin “akil” insanları Afyonkarahisarımıza da gelmişler idi. Üniversiteden Afyonkarahisarlı bir öğretim üyesi arkadaşla birlikte “akil” insanların toplantı yaptıkları otele gitmiştik. Çözüm süreci hakkında bilgilenmek istiyorduk. Otelin girişinde görevli polisler kimliklerimizi ellerindeki liste ile karşılaştırıp, listede isimlerimizin bulunmadığını, yarın Üniversitede yapılacak toplantıya katılabileceğimizi söyleyerek bizi toplantı salonuna almamışlardı. Üniversitede yapılacak toplantıya katılacaklar da önceden belirlendiği için “akil” insanları dinleyememiştik. O akşam televizyon haberlerinde; “Ege bölgesi akil insanları Afyonkarahisar’da düzenledikleri toplantılarda halkı dinlediler, sorularına cevap verdiler” şeklinde verilen haberler beni çıldırtmış idi...
VIII. Uluslararası Afyonkarahisar Araştırmaları Sempozyumunda (5-7 Nisan 2018) zamanın Afyonkarahisar Belediye Başkanı Sayın Burhanettin Çoban’nın daveti üzerine “Düzenleme ve Yürütme Kurulu Üyesi” ve “Bilim Kurulu Üyesi” olarak görev almış; oturum başkanlığı yapmış, bildiri sunmuştum. Sempozyum Düzenleme ve Yürütme Kurulu üyeleri arasında araştırmacı-yazar İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Üniversitemizden öğretim üyeleri ve Belediyemizden görevli arkadaşlar bulunuyor idi. Yapılan toplantılardan birinde, Belediyemizde görevli birinin, “Kurul üyeleri arasında Ak Partili olmayanlar var” dediği gündeme gelmiş ve üzülmüştük. Sayın İrfan Ünver Nasrattınoğlu başkanlığında; “Bu iş parti işi değil gönül işidir. Bizim işimiz Afyon’a hizmettir” anlayışıyla toplantılara devam edilmiş ve Sempozyum başarıyla gerçekleştirilmiş idi. Emeği geçen Afyonkarahisar sevdalılarından Allah razı olsun... Savaşta barışta, üzüntüde kıvançta bu vatan hepimizindir. Ayasofya da Anıtkabir de, Üniversiteler de Diyanet İşleri de hepimizindir. Yetkililerin, ülkemizin geleceği ve “beka”sı açısından “birlik” konusu üzerinde hassasiyetle duracaklarını ümit ederim.
Afyonkarahisarlı gazeteci, yazar, şair ve ilim insanlarının birlikteliğini sağlamak amacıyla kurulan “AFYAŞAD”ın, 24 Ekim 2021 tarihinde düzenlediği kahvaltı toplantısına -davet edilmem üzerine- eşimle birlikte katıldım. Yazımı, “Birlik” mesajları verilen konuşmaların yapıldığı toplantıda gönül telimizi titreten, Afyonkarahisar’ımızın yetiştirdiği, mezhep ve tarikat ayırımı yapmaksızın dinimize ve milletimize hizmet eden; Abdulkadir Geylani, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Mevlana, Nasreddin Hoca, Sultan Divani, Karacaoğlan, Aşık Mahsuni, Aşık Veysel, Hak Halili, Bacı Sultan ve Mustafa Kemal Atatürk gibi gönül, sanat ve fikir ehlini gönlünde ve şiirlerinde birleştiren “Hak Âşığı ve Halk Ozanı Âşık Yoksul Derviş”in, “Birliğe Çağrı” şiiriyle noktalamak istiyorum.
BİRLİĞE ÇAĞRI
Kıymetli muhterem aziz kardeşim,
İkilikte kalma birlik bizimdir.
Cumhuriyet budur aziz yurttaşım,
Ordular, subaylar erlik bizimdir.
Söyle canım kimi kimden seçersin,
Yoksa insan olmaktan mı kaçarsın?
Söyle ey yurttaşım niye naçarsın?
Hazineler, servet, varlık bizimdir.
İşte dalgalanan varlık senindir,
Tarihte kapanmaz yaprak senindir.
Üzümler bitiren toprak senindir,
Yurtta refah yurtta birlik bizimdir.
İşte cumhuriyet, işte doğru yol,
Vatanına, milletine faydal’ol.
İlim, mürşit işte senindir okul,
Sanma ki cehalet, körlük bizimdir.
Birbirini kırma sev, sevil, barış,
El ele ver durma ileri yarış.
Kendine ara bul aydın bir görüş,
Birlikte yaşamak hürlük bizimdir.
Kimindir ki memleketin sorunu,
Sen getirmelisin mutlu yarını.
Görmedin mi tarihlerde yerini,
Yoksul Derviş bergüzarlık bizimdir (bk. Mehmet SARI, Hak Âşığı ve Halk Ozanı Âşık Yoksul Derviş C. II, Afyonkarahisar, 2010, s. 358)