Afyonkarahisar edebiyatı üzerine yaptığımız çalışmalar sırasında incelediğimiz kaynaklarda “Güneş Han”, “Güneş Han-ı Kübrâ” olarak da zikredilen “Güneş Hanım”; Mehmet Çelebi (Sultan Divânî)nin torunudur. Güneş Hanım, Afyonkarahisar'da doğmuş, Mevlevîhanede Mevlevî adap ve terbiyesiyle yetişmiş, Mevlevî ulemâ ve şuarâsından olarak bu topraklara hizmet etmiş “Afyonkarahisar’ın Kadınanaları”ndan biridir. Güneş, Kerîme, Rahîme, Seher adlı dört kız kardeşin en büyüğü olan Güneş Hanım aydın bir muhitte, tahsil ve terbiyesine ayrı bir önem verilerek yetiştirilmiştir. Mehmet Semâî’nin torunu olarak Afyon Mevlevî Dergâhı'nda özenle yetiştirilen Güneş Hanım iyi bir eğitim görmüş, Arapça ve Farsça öğrenmiştir.
Güneş Hanım’ın yetişmesinde emeği geçenlerden biri Derviş Yakîn'dir. Asıl adı Derviş, mahlası Yakîn olan bu zat, Mevlevîhâne’nin dervişlerinden ve Mevlevî divan şairlerindendir. Çelebi Kûçek Mehmet tarafından oğul edinilen, san'at ve kültür eğitimini dergâhta onun yanında alan Yakîn, uzun süre dergâhta hocasının kızı Güneş Hanım’a aşkla hizmet etmiştir. Güneş Hanım'a candan bağlılığı ve ona duyduğu saygı, yazdığı şiirinden de anlaşılmaktadır.
Dergâhta ve esnaf arasında çok sevilen Güneş Hanım’ın babasının vefatı üzerine dergâhta sorumluluğu artmış, zaman zaman sema idare etmiş, bir süre vakfın idari işlerine bakmıştır. Vakfın idari işlerine baktığı sıralarda çarşıya inen, dergâhın ihtiyaçlarını karşılayan Güneş Hanım, halkla iç içe olmuş ve büyük saygı görmüştür. Afyonkarahisar edebiyatı ve tarihi üzerine güvenilir araştırmaları bulunan Edip Ali Bakı’nın tespitlerine göre Güneş Hanım, büyük amcası Veled Çelebi'nin oğlu üçüncü Çelebi Mehmet Ârif postnişin olunca vakfın tevliyetini uhdesine almış; geniş bir kadro ile idare edilen ve zengin bir vâridat kaynağına malik bulunan Mevlevî Dergâhı'nı, çok âdilâne ve mâhirâne şekilde idare etmiştir. Gölpınarlı da “Mevlevilikte Kadının Mevkii”ni anlatırken Güneş Han’dan övgüyle söz etmektedir.
Afyonkarahisar’da bilgisi, olgunluğu, idareciliği ve yardımseverliği sebebiyle halk tarafından sevilen ve kısa zamanda ünlenen Güneş Hanım’ın mükemmel şahsiyeti Afyonkarahisar'ı aşarak İstanbul'a, kadılara ve hatta padişaha kadar ulaşmıştır. Zekâsı ve şairliği ile de tanınan Güneş Hanım’la ilgili olarak anlatılanlar dikkate şayandır. Evliliği ve evlatları hususunda elde fazla malumat bulunmayan Güneş Hanım’a; "Sefîne"de ve buradan naklen kaynaklarda yazılanlara göre 14-15 yaşları civarında Bedreddin Çelebi tarafından bir evlenme teklifi yapılır. Bu teklife verdiği cevap meşhurdur. Bedreddin Çelebi, Güneş Hanım'a olan aşkından dolayı sararıp solduğunu bildirmek için Sûre-i Yâsin'den, "Kamer'in eski bir hurma dalı şeklini aldığı" mealindeki 39. âyeti yazıp gönderir. Güneş Hanım da cevaben, yine Sûre-i Yâsin'den, "Güneşin aya yetişmesi mukadder değildir" meâlindeki 40. âyeti yazıp gönderir. Bedreddin Çelebi niyazını bir kez de şiir diliyle dile getirir. Güneş Hanım da aynı zekâ, incelik ve sanat kabiliyetiyle Bedreddin Çelebi'ye, evlenmelerinin mümkün olamayacağını bir beyitle cevap verir.
Sefine-i Nefîse-i Mevleviyân adlı eserinde Mevlevî divan şairi ve şeyhi Sakıp Dede tarafından da övgüyle söz edilen, zamanın kadıları tarafından hürmet ve itibar gösterilen, yaptığı maddi ve manevi hizmetlerle Karahisar halkının hafızasında nurlu izler bırakan Güneş Hanım’ın, bazı kaynaklarda tahmini olarak 80 yaşları civarında H.1071/M.1660'da vefat ettiği söylenir ise de Edip Ali Bakı’nın sicil kayıtlarından hareketle yaptığı tespite göre 1669 yılında hayatta olduğu bilinmektedir. Güneş Hanım kız kardeşleriyle birlikte, Afyonkarahisar'da "Türbe" diye anılan Mevlevî Dergâhı'nda atalarının yanında metfundur. Her birinin ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Derviş Yakîn’in, Güneş Hanım'a yazdığı methiyeden hareketle Edip Ali Bakı ve Abdülbaki Gölpınarlı; padişah, paşa, vezir, vali gibi devlet adamlarına yazılmış yüzlerce methiye bulunmakla birlikte, kadınlar için pek az methiye yazıldığını söylerler. Güneş Hanım’a bir methiyenin yazılmış olması bu açıdan dikkat çekicidir. Gazel şekliyle yazılan söz konusu methiyenin sözleri şöyledir:
GAZEL
Zihî sa‘dü's-sü‘ûd-i tâli‘ ü baht-ı Güneş Hânı
Ki itdi pertev-i lutfıyla ihvânı senâ-hânı
Zihî şem‘-i şebistân-ı velâyet kim kerâmetle
Pür itdi dâ‘iren mâ-dâr-ı bezm-i heft-eyvânı
Zihî nahl-i tecellî kim zuhûr-ı şu‘le-i sırrı
Serây-ı vahdet itdi hânkâh-ı çâr-erkânı
Cüvân-merdân-ı eslâfun n'ola tayy olsa tûmârı
Ki ‘âlem-gîr-i da‘vetdür salâ-yı ni‘met-i hânı
Odur kâ'im-makâm-ı Şems-i Tebrîz-i mürüvvet kim
Nisâr-ı fark-ı hullân eyledi lebrîz-i ihsânı
‘Aceb mi itse şem‘-i cem‘ine pervâne hûrşîdi
Felek gird-i ser-i bezminde bir fânûs-ı gerdânı
Nice vasf eylesün tab‘-ı beşer ol gevher-i kudsi
Ki lâl-i hayret eyler fikr-i şükri ehl-i irfânı
İlâhî görmesün gird-i kusûfı rûy-ı ikbâli
Feleklerde melekler eyledükce ‘ayş ü devrânı
Serîr-i evc-i himmet müttekâ şimdi Yakîn oldur
Zemîn-i "ahsenü't-takvîm"e zıll-i feyz-i Yezdânı (bk. Esrar Dede Tezkiresi, Yz. vr. 120a; İ. Genç, s. 534)
Kaynakça
BAKI, Edip Ali, “Afyon'da Şair ve Âlim Büyük Bir Türk Kadını Güneş Han”, Taşpınar, Mart-Nisan 1943, S. 98-99, s. 241-245.
GENÇ, İlhan, Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye, Esrar Dede, Ankara 2000, s. 534.
GÖLPINARLI, Abdûlbâki, Mevlâna’dan Sonra Mevlevîlik, İstanbul 1953, 1983.
GÖNÇER, Süleyman, Afyon İli Tarihi Cilt: II, Afyon, 1991, s. 120.
SARI, Mehmet, Afyonkarahisar Edebiyatı, Afyonkarahisar Belediyesi Yayınları, Afyonkarahisar, 2019, s. 309-310.
SARI, Mehmet-İLGAR, Yusuf, Mevlevî Dîvân Şâiri Semâî Mehmet Çelebi-Hayatı, Edebî Kişiliği ve Eserleri-, Afyonkarahisar Belediyesi Kültür Yayınları (Hazreti Mevlânâ’nın Doğumunun 800. Yılı Anısına), Afyonkarahisar, 2008, s. 28