NASILSIN?
Bu soru, günlük hayatımızda defalarca, farklı insanlardan duyduğumuz, bir ritüel haline gelmiş durumda. Hemen hemen her ortamda, her durumda bir selamlaşma biçimi olarak karşımıza çıkar. İçindeki anlam kaybolmuş, sıradanlaşmış bir alışkanlığa dönüşmüştür. Bir insanın ruh halini, içsel dünyasını bir “İyiyim.” ile anlatmak ne kadar mümkün olabilir ki? “İyiyim.” demek, her zaman en kolay olanıdır. Sadece bir gülümseme, belki bir kafa sallama ile içimizdeki fırtınaları, kaygıları, belki de derin bir yalnızlığı saklarız. Bütün her şey bu tek kelimenin arkasına gizlenir.
“İyiyim.” demek, aslında mükemmel bir savunma mekanizmasıdır. Kendimizi korumak için kurduğumuz, dışarıya verdiğimiz görüntüyü sağlam tutmaya çalıştığımız bir kalkandır. Gerçekten nasıl olduğumuzu söylemek, bazen göründüğünden daha ağır gelir. Kendimizi bile anlayamadığımız dönemlerde, içimizdeki karmaşayı başka insanlara anlatmaya çalışmak fazlasıyla zor olur. O yüzden en kolay ve bizim için en zararsız yol, bir maskeyle hayatı sürdürmektir. Bir gülümseme, birkaç kelime… Hepsi, arkasında ne olduğunu gizleyen ince bir perde. Kimse bilmesin diye, üzerini örttüğümüz eski tozlu bir sır.
Ama iyi olmak, aslında birkaç kelimeye sığacak kadar basit midir? Belki de çoğu zaman neyin iyi olduğunu bile bilmiyoruz. Bazen içimizdeki boşlukları, eksiklikleri, kırıklıkları kendimizde görmek istemiyoruz. “İyiyim.” demek, aslında her şeyin yolunda olduğu izlenimi yaratmaktan başka bir şey değil. Fakat gerçeğin, ne kadar farklı olduğunu biliyor muyuz?
Bu soruya verilen cevaplar, duygularımızı dışa vurduğumuz bir alan değil. Aksine, bizi kendimizden bile uzaklaştıran, iç dünyamıza yabancılaştıran bir koruma kalkanıdır. “Nasılsın?” sorusu, bazen bir güvence olur. Bazen ise başkalarına karşı hissettiklerimizi, bazen de kendimize karşı hissettiklerimizi saklamak için zırhtır.
Yine de, “İyiyim.” dediğimizde bir şeyler değişir mi? Kendimizi koruyabilir miyiz? Gerçekten içimizdeki huzuru bulmuş olur muyuz? Ya da belki de, soruyu sormak, bir adım atmak, o an bir şeylerin doğru olduğunu düşündürmek için yeterli olur. Ama sonra, “Nasılsın?” sorusu sadece bir alışkanlığa dönüşür. Çünkü, belki de bazen en iyi yol, her şeyi bir “İyiyim.” kelimesine sığdırmaktır.
Sahi, son günlerde gerçekten “İyi miyiz?” Gerçekten içsel huzura kavuşabildik mi, yoksa maskelerimizle hayatı sürdürmeye devam mı ediyoruz? Belki de en iyi yol, bu soruya karşı dürüst olmak, kendi içsel dünyamıza bakmak ve yalnızca “İyiyim.” demek değil, gerçekten ne hissettiğimizi anlamaya çalışmaktır.