Günümüz insanının maddeye düşkünlüğü ve maddi olanı yaşatma isteğine karşın manevi olarak en kıymeti duygularını öldürmesi konusunda rahatlı ve hoyratlığı anlaşılır gibi değil. İnsan maddi ve manevi yönüyle beraber ihya edilmesi gereken bir varlık. Bir yönü eksik kaldığında büyük problemler yaşayabilen bir canlı. İnsanı ayakta tutan başta şefkat, merhamet ve adalet duygularıdır. Başta siyaset olmak üzere birçok olumsuz etkiler insanların bu çok değerli duygularını kaybetmesine sebep olmuştur. İnsanı yanlış yapmaktan koruyan vicdan duygusunun çürüyüp bozulması nedeniyle sosyal hayatın çeşitli alanlarında yaşananlar hepinizin malumudur. Bunun için vicdanı yeniden diriltmek, günümüz ifadesi ile pasiften aktif hâle dönüştürmek gerekmektedir. Yoksa insan denilen yaratılış itibari ile çok kıymetli bir varlık, yaratılış hikmetine zıt olarak bütün kıymet ve değerini yerle bir edecektir. İyiliği iyilik olarak kötüğü ise kötülük olarak hissedemeyecek kadar duygu karmaşası ve daha daha doğrusu duygu ölümü yaşayan insanlığın en kısa sürede yeniden kendisi ile yüzleşmesi gerekmektedir. Kendi kendisine yabancılaşan insanlığın yeniden kendisi ile tanışması lazımdır. İnsanı insan yapan ve şahsiyet ve karakterini oluşturan duyguların yeniden canlandırılması elzem bir konudur. İnsanın cansız bir madde gibi yaşanan hadise ve olaylara karşı tepkisizliği öncelikle insanlık adına hayra alamet bir gelişme değildir. İnsanın manevi duygularından uzaklaşması, yabancılaşması, kabalaşması ve gittikçe mesafeyi açması, aklı gözüne inmiş bir vaziyette hareket etmesi insanlık adına istenilmeyen sonuçları ortaya çıkartmaktadır. Bu yoldan dönülmeli, insanı insan yapan duygularla yeniden tanışılmalıdır.