Hutbe makamı siyasi söylemlerin merkezi haline geldiğinden beri işimiz rast gitmiyor.
Sadece ilahi vahyin seslendirilmesi gereken bir makam gündelik meselelerin değerlendirildiği bir kürsü haline geldi. Bazı imam kardeşlerimiz aklına gelen şeyleri buradan söylüyorlar. Kıymetli bir doktorumuzun katledilmesinden sonra hutbe makamında yapılan bir konuşma öncelikle dinimize karşı yapılan bir hakarettir.
Bir din görevlisinin vazifesi milleti galeyana getirmek değil itidal ve sükunete davet etmektir. İmam efendi; öldürmekle, sövmekle ve dövmekle dine hizmet edeceğini mi sanmaktadır?
Aksine dine verdiği büyük zararın farkında değil midir?
İslamiyet dininin sevgi, muhabbet, kardeşlik ve yardımlaşma dini olduğunu bilmiyor mudur? Fitneye sebep olmakla girdiği günahın mesuliyetini taşıyabilecek midir? Bu soruları çoğaltarak artırabiliriz.
Ama netice itibari ile imam efendi dinimize zarar veren büyük bir yanlış yapmıştır. Bu yanlışı düzeltmek boynunun borcudur. Yıllardır savunduğumuz düşünce hem camiye hem de kışlaya siyasetin girmemesidir. İkisinin de zararları birçok örnekle tarihteki yerini almıştır. Din hizmeti en büyük ve en yüksek hizmettir. Bu hizmeti yapacak olanlar her açıdan yüksek kaliteye sahip olmalıdır. Kendilerini her türlü siyasi tarafgirliklerden arındırmalı gökteki güneşi yerdeki ışıklara alet etmemelidirler.