Bir devletin varlığının devamı adalet ile mümkündür. Toplumu bir arada yaşatan adalettir. Huzur ve istikrarı sağlayan yine adalettir. Bu nedenle adalet mekanizması hiçbir kuvvetin ve cereyanın etkisi ve tesiri altına girmemelidir. Adalet dağıtıcılarının tarafı olmaz. Onlar sadece adaletin tarafındadırlar. Tarafgirliğe kapılmış bir hâkim hüküm ve davranışlarında tarafgirini tercih eder bu nedenle adalet edemez. Bir adaletsizlik ise birbirini takip edip gelen diğer adaletsizlikleri doğurur. Buna sebep olmamak için adalet sistemi şeffaflığını ve bağımsızlığını korumalıdır. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın İslam Dünyası Anayasa Yargısı Konferansı açılışında yaptığı konuşma bu hususa işaret etmektedir. “Temel hak ve hürriyetleri koruyan hukuk devleti hedefinin gerçekleşmesi bakımından yargı kurumlarına, bilhassa da anayasallık denetimi yapan yüksek mahkemelere çok büyük görevler düşmektedir. Belirtmek gerekir ki temel hak ve hürriyetlerin yargı eliyle korunması fikri de aynı zamanda İslam’ın öngördüğü bir anlayışı yansıtmaktadır. Asırlar önce İbn Haldun devletin devamı için insanların hak ve hukukunun korunması gerektiğini önemle vurgulamıştır. Mukaddime'de insanların haklarının ihlali “zulüm” kelimesiyle ifade edilmiştir. İbn Haldun’a göre zulüm yani hak ihlalleri medeniyetin (umranın) harap olmasına, dolayısıyla son tahlilde devletin zarar görmesine yol açar. Bu nedenle devletin ve devlet organları arasında özellikle yargının işlevi, zulmün giderilerek adaletin tesis edilmesi, insanların hak ve hukukunun korunmasıdır. Bu anlamda hâkimin temel görevi insanların haklarını güvenceye almak İbn Haldun'un kendi ifadesiyle ‘halkın hukukunu korumak’tır.” (https://www.anayasa.gov.tr/tr/baskan/konusmalar/) Sayın Zühtü Arslan’ın da söylediği gibi temel hak ve hürriyetleri koruyan hukuk devleti ancak yargı eliyle zulmün giderilmesi ve adaletin sağlanması ile tesis edilebilir. Yoksa zulmü gideremeyen ve adaleti tam olarak tesis edemeyen bir yargı sistemi hukuk devleti anlayışının sorgulanmasına sebep olacaktır. Halkın hukukunu koruyabilen bir devlet ancak hukuk devletidir. Devletin bekası da ancak hukuk devleti olmakla mümkündür.