Müslümanlar arasındaki düşmanlık sebebi olan şeyleri çakıl taşlarına, dostluğu, kardeşliği, muhabbeti, uhuvveti sağlayan müslümanca halleri ise Uhud Dağı’na benzetebiliriz. Müsbet kardeşlik duygularını çakıl taşı hükmündeki düşmanlık hissiyatlarına karşı mağlup ettirmemeliyiz. Eğer mağlup ettiriyorsak uhud dağını çakıl taşından aşağı görmüş ve göstermiş gibi oluruz. Çakıl taşlarıyla uğraşmanın bir manası ve bir faydası yoktur. Bizim elimize çakıl taşlarını tutuşturmak isteyenler büyük ve kutsal dağımızı elimizden almaya çalışanlardır. Evet, çakıl taşlarını elimizden atma zamanı gelmiştir. Çakıl taşı ile Uhud Dağı bir terazide tartılmaz. Ben çakıl taşları ile meşgul olmaya devam edeceğim demek aslında başkalarını memnun etmek ve bu büyük dağın kıymetini bilmemek demektir. Kim olursa olsun önce herkes kendi çakıl taşını bırakmalı ve kendisi bıraktıktan sonra başkasından da bırakmasını istemelidir. Büyük bir dağa sahip olmak ve o sahipliği devam ettirmek için öncellikle yapılması gereken budur. Mahiyeti ve kıymeti itibariyle paha biçilmez değerlerimizi ayakta tutmak bizim en büyük mükellefiyetimizdir. Çocuk bahanesi gibi bahane tutulacak zaman değildir. Kardeşliğimizi devamlı kılmalıyız...