Tüm Dünyayı etkisi altına alan illet hastalık korona virüs, çıktığı Mart ayından bu tarafa kadar hepimize etki bırakan dersler ve mesajlar verdi. Vermeye de devam ediyor.
Bu mesajları kimimiz anladı, kimimiz hala farkında değil. Virüs aslında bizleri hayatın gerçekleri ile yüzleştirdi. Yaşamımızın sonsuz olmadığını bizlere hatırlattı. Peki, geçen bu 9 aylık süreçte korona virüs bizlere neleri öğretti?
Sağlığımızın önemini fark ettik, artık hasta olmadan kendimizi korumamız gerektiğini biliyoruz, mutluluğun zor olmadığını ve değerini anladık, mutlu olmamak için sürekli bir şeyleri bahane göstererek, mutluluğu önlemenin anlamsız olduğunu gördük, doğanın ne kadar önemli olduğunu her gün fark ettik, gerek evlerimize kapanıp kendimizi izole ederek, gerekse pandemi şartları nedeniyle gerekmedikçe sokağa çıkmayarak, ölümün ne kadar kolay ve yakın olabileceğini gördük, kaybettiğimiz yakınlarımız bunun örneği oldu, hayatta olmazsa olmazımız olan temizliğimizin önemini tekrar anladık, sağlık personellerimizin kıymetini, önemini fark ettik, küs olduğumuz, aramıza mesafe koyduğumuz insanlara iyi davranmaya başladık.
Tüm bunların hepsini bizlere küçücük bir virüs hatırlatmış oldu. Saydıklarımızın tamamı aslında hiç bilmediğimiz konular değildi. Fakat bir şekilde uygulamaktan kaçındığımız konulardı. Dokuz ayda güzel bir şekilde tekrar hatırlamış olduk. Aslında virüs başımıza gelmeden, bireysel olarak dikkat etmemiz gerekenlere yeterince dikkat edebilmiş olsaydık, belki de tüm bunları bugün yaşamamış olabilirdik.
Bu konuları eminim bizler gibi toplumumuz içerisinde dile getiren kişiler olmadı mı? Mutlaka oldu. Fakat demek ki yeterli olmadı. Başımıza geldi. Ama halen bir yandan da ders çıkarmamaya devam ediyoruz. Hemen hemen her gün, yine duyuyor ve bazen rastlıyoruz ki, yine karantinadan kaçan, izole de belirli süreyi doldurmadan insan arasına karışan kişileri üzülerek görüyoruz. Emniyetimiz, güvenlik güçlerimiz, duyarlı insanlarımız ne kadar çabalasa da bu çabalar hiçe sayılıyor.
Daha önce bu konuyu defalarca dile getirmemize rağmen değişen bir şey olmadığı için tekrar ifade etme gereği duyuyorum. Çünkü son açıklanan rakamlar virüsün ülkemizde ilk çıktığı andan daha fazla rakamların üzerinde olmasından açıkça anlaşılıyor. Gerek vefat sayıları, gerekse yeni belirlenen vaka sayıları tabloyu ağırlaştırıyor.
Anladık ki, kişi artık kendi hayatından vazgeçmiş. Hayatımı kaybetmişim, kaybetmemişim benim için önemli değil diyor. Gereken cezayı da alarak, bildiğini yapmaya devam ediyor. Fakat kurallara uyan insanların burada suçu nedir? Onların ailelerinin suçu nedir? Bunu bir türlü sorgulamak akla gelmiyor.
Bu durum aslında bir vatandaşlık görevidir. Artık gerçek manada silkelenmeli, ne yapıyoruz demeliyiz. Karantinada olmak gerekirken, alışverişte olmanın bir anlamı bulunmuyor. Karantinanın 5. Günün de dışarıda gezmenin kimseye bir faydası bulunmuyor.
Belki yine yazımızın içerisinde geçmişte değindiğimiz aynı konunun tekrarına düştük. Fakat toplumun bir ferdi olarak, artan vefat haberleri, artan vaka sayıları yine bu yazımızın içinde aynı konuya değinmemiz gerektiğini gösteriyor.
Konumuzun başına dönecek olursak; korona virüsün bizlere hatırlattığı, ya da öğrettiklerini diyelim kısaca özetledik. Bunun yanında tekrar karantina kurallarına uymayan bireylerden söz ettik. Doğru olmadığını ifade ettik.
Bunu ifade ederken de bir vatandaş olarak üzerimize düşen bir diğer sorumluluk ise, çevremizde bu şekilde kuralları hiçe sayarak uymayan kişileri, hiç çekinmeden gereken mercilere bildirmemiz gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Unutmayalım ki; korona virüsten korunmanın en iyi yolu veya ilk başlangıcı kişisel olarak ilk etapta, bireysel bir şekilde kendi alacağımız tedbirlerden geçmektedir. Daha sonrasında maske, mesafe ve toplum içinde uyulması, yapılması gereken kuralların tamamı ile devam etmesi doğru olacaktır.
Bu mesajları kimimiz anladı, kimimiz hala farkında değil. Virüs aslında bizleri hayatın gerçekleri ile yüzleştirdi. Yaşamımızın sonsuz olmadığını bizlere hatırlattı. Peki, geçen bu 9 aylık süreçte korona virüs bizlere neleri öğretti?
Sağlığımızın önemini fark ettik, artık hasta olmadan kendimizi korumamız gerektiğini biliyoruz, mutluluğun zor olmadığını ve değerini anladık, mutlu olmamak için sürekli bir şeyleri bahane göstererek, mutluluğu önlemenin anlamsız olduğunu gördük, doğanın ne kadar önemli olduğunu her gün fark ettik, gerek evlerimize kapanıp kendimizi izole ederek, gerekse pandemi şartları nedeniyle gerekmedikçe sokağa çıkmayarak, ölümün ne kadar kolay ve yakın olabileceğini gördük, kaybettiğimiz yakınlarımız bunun örneği oldu, hayatta olmazsa olmazımız olan temizliğimizin önemini tekrar anladık, sağlık personellerimizin kıymetini, önemini fark ettik, küs olduğumuz, aramıza mesafe koyduğumuz insanlara iyi davranmaya başladık.
Tüm bunların hepsini bizlere küçücük bir virüs hatırlatmış oldu. Saydıklarımızın tamamı aslında hiç bilmediğimiz konular değildi. Fakat bir şekilde uygulamaktan kaçındığımız konulardı. Dokuz ayda güzel bir şekilde tekrar hatırlamış olduk. Aslında virüs başımıza gelmeden, bireysel olarak dikkat etmemiz gerekenlere yeterince dikkat edebilmiş olsaydık, belki de tüm bunları bugün yaşamamış olabilirdik.
Bu konuları eminim bizler gibi toplumumuz içerisinde dile getiren kişiler olmadı mı? Mutlaka oldu. Fakat demek ki yeterli olmadı. Başımıza geldi. Ama halen bir yandan da ders çıkarmamaya devam ediyoruz. Hemen hemen her gün, yine duyuyor ve bazen rastlıyoruz ki, yine karantinadan kaçan, izole de belirli süreyi doldurmadan insan arasına karışan kişileri üzülerek görüyoruz. Emniyetimiz, güvenlik güçlerimiz, duyarlı insanlarımız ne kadar çabalasa da bu çabalar hiçe sayılıyor.
Daha önce bu konuyu defalarca dile getirmemize rağmen değişen bir şey olmadığı için tekrar ifade etme gereği duyuyorum. Çünkü son açıklanan rakamlar virüsün ülkemizde ilk çıktığı andan daha fazla rakamların üzerinde olmasından açıkça anlaşılıyor. Gerek vefat sayıları, gerekse yeni belirlenen vaka sayıları tabloyu ağırlaştırıyor.
Anladık ki, kişi artık kendi hayatından vazgeçmiş. Hayatımı kaybetmişim, kaybetmemişim benim için önemli değil diyor. Gereken cezayı da alarak, bildiğini yapmaya devam ediyor. Fakat kurallara uyan insanların burada suçu nedir? Onların ailelerinin suçu nedir? Bunu bir türlü sorgulamak akla gelmiyor.
Bu durum aslında bir vatandaşlık görevidir. Artık gerçek manada silkelenmeli, ne yapıyoruz demeliyiz. Karantinada olmak gerekirken, alışverişte olmanın bir anlamı bulunmuyor. Karantinanın 5. Günün de dışarıda gezmenin kimseye bir faydası bulunmuyor.
Belki yine yazımızın içerisinde geçmişte değindiğimiz aynı konunun tekrarına düştük. Fakat toplumun bir ferdi olarak, artan vefat haberleri, artan vaka sayıları yine bu yazımızın içinde aynı konuya değinmemiz gerektiğini gösteriyor.
Konumuzun başına dönecek olursak; korona virüsün bizlere hatırlattığı, ya da öğrettiklerini diyelim kısaca özetledik. Bunun yanında tekrar karantina kurallarına uymayan bireylerden söz ettik. Doğru olmadığını ifade ettik.
Bunu ifade ederken de bir vatandaş olarak üzerimize düşen bir diğer sorumluluk ise, çevremizde bu şekilde kuralları hiçe sayarak uymayan kişileri, hiç çekinmeden gereken mercilere bildirmemiz gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Unutmayalım ki; korona virüsten korunmanın en iyi yolu veya ilk başlangıcı kişisel olarak ilk etapta, bireysel bir şekilde kendi alacağımız tedbirlerden geçmektedir. Daha sonrasında maske, mesafe ve toplum içinde uyulması, yapılması gereken kuralların tamamı ile devam etmesi doğru olacaktır.