Ülkemizde her sene 14-20 Eylül tarihleri arasında kutlanan Ahilik Kültürü Haftası, atalarımızın bizlere bıraktığı güzel geleneklerden bir tanesidir.
Ahilik; sanatın, ticaretin ve mesleğin, olgun kişilik, güzel ahlak ve doğrulukla birleştiği, geçmişi eskilere uzanan bir geleneğimizdir. Aynı zamanda yüzyıllar boyu toplumumuzun sosyal ve ekonomik omurgasını oluşturan bir bütünlük halimiz; toplumsal kimliğimiz açısından daima sahiplenmemiz gereken bir kültürümüzdür.
Anadolu Selçuklularından Osmanlı İmparatorluğuna geçiş sürecinde Ahilik son derece önemli bir rol oynamış, sanat ve meslek yönüyle toplumun ekonomik yapısını hazırlarken, ahlaki yönüyle de devlet yapısının temel niteliklerini belirlemiştir.
Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerine kadar Ahilik; mesleki bir yaklaşımla eğitim, dayanışma ve örgütlenme, denetim konularına eğilirken bir taraftan da daha o devirlerde müşteri odaklı bir yaklaşımla fiyat, kalite ve standart konularında çok ciddi çalışmalar yapmıştır. Bilim, ahlak, akıl ve çalışma prensiplerine dayanan Ahilik Teşkilatı, yüzyıllarca karşılıklı sevgi, saygı, hoşgörü, dayanışma ve adalet bilincini taşıyan esnaf ve zanaatkârlar yetiştirmiştir.
Şu an dünyada var olan kurallar, tüketici hakları, standardizasyon, kalite gibi kavramlar ve bu kavramların denetimini sağlayan kurumlar, 13. yüzyılda Ahilik teşkilatı aracılığıyla Anadolu ticari hayatına yerleşmiş ve esnafın üzerinde önemle durduğu hususların başında yer almıştır. Mesleğinde ehliyet sahibi olmayanlara asla ustalık icazeti verilmemiş, üretici ve tüketici arasında hakkaniyet ölçüsüne dayanan kaynaşma sağlanmıştır. Çalışanların hakları korunarak, esnaf ve zanaatkârlar arasında, çırak, kalfa ve usta hiyerarşisi oluşturulmuştur.
Çalışma hayatının yanı sıra sosyal hayatın gelişmesine katkı sağlayan Ahi Teşkilatları, barışta devletine eğitimli asker hazırlamış, onların her türlü savaş teçhizatını üretmiştir. Ahilik sadece iktisadi hayatı yönlendiren bir kurum olmanın ötesinde, temelinde vatan ve millet sevgisi bulunduran bir geleneğimizdir.
Geçmişte ahlakı düzgün olmayan insanlar, ahilik teşkilatına alınmaz ya da sonradan hileli ticaret yapan kişilerin ise dükkânları mühürlenirmiş. Bu durum da bizlere şunu gösteriyor ki; eskiden esnaflar mallarını dürüstçe satar, hırsızlık yapan ya da iş ahlakı bozuk olan kişiler toplumdan dışlanarak kendisine yer bulamaz halde kalır.
Maalesef bu durum günümüzde, bazen daha farklı gelişebiliyor. Bazı durumlar artık çok normal bir şey gibi gelerek, neredeyse yapılan işe hile karıştırmak olağan bir durum gibi gösterilebiliyor. Hatta günümüzde yeri geliyor işini layıkıyla yerine getiren insanlarla çok dürüst oldukları için alay bile edilebiliyor. Ümidimiz tıpkı eskiden olduğu gibi aynı hassasiyet içerisinde herkesin aynı değerleri korumasıdır. Hiçbir kimsenin işine hile hurda karıştırmamasıdır.
Bizim üzerimize düşen görev ise artalarımızdan kalan böyle güzel bir geleneği olabildiğince yaşatmak, ahilerin göstermiş olduğu cömertliği, dürüstlüğü, kardeşliği gösterebilmektir.