“Allah’ın verdiklerinden birilerine verebilme her insanın şiarı değildir.” (Anonim)
İnsan yaratılış itibariyle bütün sevdikleriyle beraber olmak ve sahip olduklarını onlarla paylaşma heyecanı ve coşkusu içindedirler. Hiç şüphesiz ki sevinçler paylaşıldıkça artar, üzüntüler de paylaşıldıkça azalır. Bir insanın bir şeyi paylaşabilmesi için paylaşma sevgisini ve onun getirisini bilmesi gerekir. Bu durum sevgi ister, saygı ister ve de ayrıca güven ister. Ayrıca paylaşma duygu ve düşüncesi insana dost kazandırır, saygınlık kazandırır, insanı sosyal bir varlık haline getirirken insanı Allah’a ve yarattıklarına yakınlaştırır. Zaten dinimiz de hemen hemen her konuda yardımlaşmayı, dayanışmayı, paylaşmayı, birliği, cömertliği, beraberliği ve hoşgörüyü emreder.
Yine hiç şüphesiz ki kendini bilen insan elinde bir dilim ekmek bile olsa onu yalnız yememeye özen gösterir, Müslüman olmanın bilinci içinde onu birileriyle paylaşma ihtiyacı hisseder. Bu duygu ve düşünce yalnız İslam dininde vardır.
Çalışan da olsa, emekli de olsa her bir insanın aylık gelirinde birilerinin bir hakkı olduğunu hepimiz idrak ediyoruz ama iş uygulama sahasına gelince, para cebe girince insan onu bir türlü cebinden çıkarıp ihtiyaç sahiplerine vereyim diyemiyor maalesef. (birileri hariç)
Emekli birisi aldığı aylığın hesabını;
-Kira,
-Mutfak masrafı,
-Elektrik,
-Su,
-İnternet,
-Telefon,
-Çocukların okul masrafı,
-Çocukların el harçlığı,
-Aylık sadakalarım,
-Evin hanımının harçlığı,
-Ölmüş babamın adına hayır,
-Ölmüş annemin adına hayır,
-Lüzumlu ve acil ihtiyaçlar,
İçin listesini yaptığında bunu gören arkadaşı şaşırır kalır. Arkadaşı da bunun şaşkınlığını görünce hiçbir şey soruya muhatap olmadan konuya açıklık getirir:
-Bak sevgili kardeşim. Emekli aylığımı aldım. Rabbim bu maaşımı hayırlı yerlerde harcamayı nasip eylesin. Ben nereden veriyorum. Allah’ın bana verdiğinden veriyorum. Bu konuda cimrilik yaparsam nankör insan konumuna düşerim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) nasıl evine gelen hiçbir kimseyi eli boş çevirmemişse biz kim oluyoruz da kapımıza gelenin kim olduğunu araştırmaya yelteniyoruz. Onu bizim kapımıza hiç şüphesiz ki Allah (c.c.) gönderiyor ve bizi böylece imtihana tabi tutuyor. Hiç şüphesiz ki bu aldığım emekli aylığında birilerinin hakkı olduğunu düşünerek, ölmüş babama ve anneme bir miktar hayır yapmayı ilk emekli olduğum aydan itibaren sürdürmekteyim ve onların adına her ay bir miktar hayır yaparken isimlerini de zikretmeye çalışıyorum. Çünkü onlar benim bu dünyaya gelmeme vesile oldu. Onlar beni büyüttü, besledi, okuttu ve toplum içine kattı. Benimle ağladılar, benimle güldüler. Özellikle annem ben geceleri ağlarken o da uykularını benim için terk etti. Beni daha küçük yaşlarda imanlı ve inançlı bir şekilde eğittiler. Sevgiyi, saygıyı, birliği, beraberliği, hoşgörüyü, haramı, helali, Yüce Allah’a kul olmayı, Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünneti seniyyesine sarılmayı, imanı, inancı ve bunu benzer çok güzel şeyleri onlardan öğrendim. Onlar için her ne yaparsam yapayım onların hakkını ödemem mümkün değildir.
Yukarıdaki satırları okuyan can dostlarım da hep böylesi güzel
şeyleri mutlaka yapıyorlardır diye düşünüyorum. Yapamayanlar için de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in: “Mü’min öğrendiğiyle amel edendir.” Hadis-i Şerifi geliyor aklıma. Öğrendikleriyle amel edenlere selam olsun, diyerek satırlarıma nokta koyarken cümlenizi Allah’a emanet ediyor selam ve sevgilerimi iletiyorum.