Şaban korkmaz
Allah dostlarından Bişr-i Hafi, bir kış günü, gayet ince giyinmiş, titriyordu. Kendisine:
-Ya Bişr! Bu soğuk havada böyle ince giyinmenin sebebi nedir? Yoksa giyinecek başka bir elbiseniz mi yok? denildi. Bişr cevap verdi:
-Fakirleri hatırladım, malım ve param yok ki, onlara yardım edeyim. İstedim ki, ben de onların hissettiklerini yaşayayım da dertlerine ortak olmuş olayım.
Önemli olan mesele bir dertle dertlenebilmektir. Onu dert edinen zengin birisi olsaydı, yapacağı nice sevap işler vardı. Zengin olup ta bu hayır işini yapanlar var mı? Elbette var, ama gönül istiyor ki her bir zengin bu durumda olanları dert edinse de bütün derdi olanların derdine derman olunabilse, diye insan düşünmeden edemiyor. Zekâtlarını kuruşu kuruşuna verenlerden Rabbim binlerce kere razı olsun. Öyle ki birileri de var ki zekâtlarını kuruşu kuruşuna verse, herhalde ortalıkta böyle fakirler görünmez olur, değil mi?
Zaten Allah dostlarından birisi de şöyle ibret verici bir sözü demiş ki:
“BU DÜNYADA DERTSİZ ADAM, VARSA ADAM DEĞİLDİR.” &&& HELAL OLSUN O ÇOCUĞA!
Caminin birisinde aylardır her Cuma, Cuma namazından sonra bütün cemaate pilav, ayran ve tatlı dağıtılıyordu. Hal böyle olunca uzaktan ve yakından çoluk çocuk camiye namaz kıymaya ve namazın arkasından da pilavlarını alıp ayranla içmek için geliyorlardı.
Bu hayır işini yapanlar her kimseler ise Rabbim onlardan bir değil milyonlarca kere nazı olsun. Bu yapılan vaziyet Ecdadımızdan gelen güzel bir gelenektir. Ayrıca pilav almak için gelen çocuk aynı zamanda Cuma namazını kılmaya da teşvik edilmektedir. Ayrıca o camiye namaz kılmak için gelen hal vakti yerinde olanların bulunması da muhtemeldir. Bu yapılanlardan onların da ders alması mümkündür.
Zaten orada namaz çıkışında o camiye Cuma namazı kılmak için gelen çocukların pilavlarını ve ayranlarını aldıktan sonra iştahla o pilavı yemeleri ve ayrına içmeleri sırasında sevinçlerini görmek insana heyecan katıyor, yardım duygularını kabartıyor aynı zamanda.
Camide namazı kılmış, pilavımızı yemiş eve gelmek için yola koyulmuştuk. Üç, dört tane çocuk cami avlusundan çıkmış ellerindeki pilavla ve ayranla evlerine doğru yol alıyorlardı. Seslendim hemen onlara: “Hani benim pilavla ayranım nerde?” deyince içlerinden yaklaşık sekiz yaşlarındaki çocuk hemen bana doğru yönelip: “Al amca, afiyet olsun. “ dedi. Çocuğa dönerek: Şaka yaptım yavrum, al şu şekeri sen ye diyerek uzattım. Çocuk güler şekeri alıp teşekkür etti.
İşte o çocuğu bu yaşlarda cömert bir şekilde yetiştiren ana ve babadan Rabbim razı olsun. İşte bu gibi çocuklar ömür boyu cömert olurlar, fakirleri sevindirirler ve yemeden yedirmeyi sever bir hale gelirler. Atalarımız ne güzel söylemişler:
“Görgülü kuşlar, gördüğünü işler.”
Görelim Mevla’m, neyler, nelerse güzel eyler.
Yorumlar
Kalan Karakter: