Her nedense insanoğlunun istekleri bir türlü bitmek bilmiyor. Birileri hariç birileri devamlı olarak bir şeyleri biriktirmek istiyor. Yiyemeyeceği kadar erzak, giyemeyeceği kadar üst baş, oturamayacağı kadar ev. Her nedense insanların mideleri, arzuları, istekleri ihtiyaçlarından daha da karşılanamayacak bir hale geliyor. Her nedense insanoğlunun gözü bir türlü doymak bilmiyor.
Helal haram demeden yaşanan hayatlar belli belirsiz dertlere gark etmede insanları. Birileri de durmadan para, mal ve benzeri şeyleri biriktirme derdinde. Birileri de kazanıp biriktirip harcayamadan öbür tarafa göç etmede.
İnsan yaşlanıyor ama bir türlü arzuları bitmiyor. Her nedense hem yemek, hem de biriktirmek arzusu insanı meçhule doğru sürüklemede. İnsanoğlu bir taraftan biriktirme derdine düşerken başkalarını da düşünmüyor. Allah’ın verdiğinden birileri vermek aklına bile gelmiyor. Nerede fakir var, nerede yetim var, nerede bir ihtiyaç sahibi var bunların ihtiyaçları her nedense birilerinin aklına bile gelmiyor. İşe insanoğlu bu kadar bencilleşmiş bir vaziyette.
Esas zenginliğin insanın elinin tutması, gözünün görmesi, vücudunun sıhhatli bir şekilde olması, imanın ve inancının yerinde olması en büyük zenginlik değil mi? Hal böyle ama bunun bir türlü farkına varamıyor bazı insanlar.
Yüce Allah iman nimeti vermiş, sağlık nimeti vermiş, belirli bir aylık vermiş, belirli bir ev vermiş, belirle şekilde evlat vermiş, torun vermiş ama bu zenginliklerin bir türlü farkına varamıyoruz. Halimize hamdedemiyoruz. Bu türlü manevi zenginlikler içinde yüzdüğümüz halde hala şükretmesini, hamdetmesini bilmiyoruz.
Asıl mesele insanın kendi elinde olanla yetinmesi ne kadar güzel bir hadise. Ama gelin görün kibir türlü bu dünyanın istek ve arzuları bitmiyor. Nefis he şeyi istiyor. İnsanoğlu da nefsinin esiri olmuş, onun her türlü isteğini yerine getirmeye çalışırken bin bir türlü telaşa ve geçim derdi içinde manevi zenginliklerin farkına varamadan ömrünü heba edip gitmede.
Ey Âdemoğlu! Bir gören gözün var, bir tutan elin var, yürüyen bir ayağın var. Bu azaları olmayan insanlar da var bu hayatta. Niye bunların kıymetini bilmeden hayatını idame ettirmeye devam etmektesin.
Diğer taraftan manevi ve milli değerler açısından fersah fersah seni geride bırakıp dörtnala menzile varmaya çalışanlar senin hiç dikkatini çekmiyor mu? Allah’ın verdiğinden her gün durmadan cömertçe saçıp savuranlar hiç aklına gelmiyor mu? Bir gün bütün paranı, malını, mülkünü bırakıp gideceğin hiç aklına gelmiyor mu? Ne yapacaksan gel hemen bu dünyada yapma bak. Senin arkandan birilerinin yapacağını hiç düşünme.
Sen zamanında bir ev almışsın içinde oturuyorsun, buna rağmen hiç evi olmayanları düşün. Yıllardır kira ile oturanları düşün. Onlarının çocuklarının okuduğunu düşün. Onlara kol kanat gersen ne olur? Ne kaybedersin? Hiçbir şey kaybetmez çok şey kazanırsın. Hani ne demişler bazı insanların gözünü ancak ve ancak kara toprak doyurur. İnsanoğlu bu ya, hiç mi hiç ihtiyaçları bitmiyor. Hiçbir şeyle gözü doymuyor. Kanaatkârlık kaybolup gitmiş. Nerelere gitmiş bir türlü araştırarak bulmak istemiyoruz.
Vakit düşünme vakti olsa gerek. Vakit Allah’ın verdiğinden cömertçe harcama vakti olsa gerek. Vakit elimizde ne varsa onunla yetinme vakti olsa gerek. Vakit öksüzün, yetimin, fakirin, yoksulun ihtiyaçlarını yerine getirme vakti olsa gerek. Zaman öylesine geçiyor ki geç kalmamak gerek. Vakit her türlü hayır ve hasenatta koşma vakti olsa gerek. Rabbim geç olmadan hayra, hasenata koşanlardan ve kazananlardan eylesin. Âmin.