II. Abdülhamid’in Dolmabahçe Sarayı’ndan ayrıldıktan sonra yönetim merkezi olarak seçtiği ve otuz üç yılını geçirdiği Yıldız Sarayı hem bir yönetim merkezi hem de padişahın yaşama alanıydı. Devletin idarî merkezi olarak yapılandırılan Yıldız Sarayı, Sultan II. Abdülhamid’in siyasî ve politik anlayışına paralel bir doğrultuda gelişim göstermiştir. Binaların mimarisinde yer verilen modern ve sade anlayış, her bir birimin ayrı binalarda yer alması, Dolmabahçe Sarayı’nın iç içe bürokratik yapısının aksine padişahı devletin mutlak hâkimi olarak ayrı bir yere koyan ve hükümdar ile memurlar arasındaki mesafeyi korumayı hedefleyen bir anlayışı yansıtmaktadır. Bu mimarî anlayış, bir anlamda Topkapı Sarayı’ndaki gelenek ile benzerlik göstermektedir. Sarayı çevreleyen yüksek duvarlar ise padişahı ve ailesini gelebilecek tehditlere karşı korumanın bir yolu olarak yorumlanmaktadır. (https://www.millisaraylar.gov.tr/saraylar/yildiz-sarayi) Yukarıda özelliklerini paylaştığımız Yıldız Sarayı, bulunduğu dönemin siyasî düşünce ve icraatlarının faaliyete geçtiği ana merkezdir. Sorgulanan birçok siyasî kararın bu saray içinde alınmış olması “Yıldız Siyaseti” tabirini ortaya çıkarmıştır. Sarayların kapalı ve ulaşılmaz yapısı içerisinde alınan siyasî kararlarda bir o kadar katı ve anlaşılmaz olmaktadır. Yönetenler ile halkı birleştirici mekânlar yerine kapalı bir kutu hükmündeki saraylar hâlâ yönetim merkezi olarak tercih edilmektedir. Saraylar sembolik özellikleriyle kullanılmamakta gün geçtikçe daha da ehemmiyetli hâle getirilmektedir. Bu nedenle halkta yönetim merkezi olarak kullanılan sarayları görme ve inceleme isteği doğmaktadır. Mesela 1957 yılından bu yana Almanya Cumhurbaşkanlarına ev sahipliği yapan Bellevue Sarayı yılda bir kez halka açılarak Çalışma Ofisi başta olmak üzere birçok alan halk tarafından görülmektedir. Bu durum Alman vatandaşlar tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır. Belki bir gün tüm saraylar halka açılır. Talep etmek lazım.