Maddiyatın hayatımızı kuşattığı bir asırda yaşıyoruz. Şefkat etmek, merhamet göstermek, gönülden sevmek gibi güzel duygular gerilerken, maddiyata olan bağlılık artıyor. Maddi olan her şeyi yenilemeyi düşünen insan, ruhunu yenilemeyi ihmal ediyor. Maddi kazanç için her türlü gayreti gösteren bizler, ruhumuza kazandırılması gereken manevi kazançlardan geri duruyoruz. Maddiyatta yoğunlaştıkça maneviyattan uzaklaşıyoruz. Her şeyi maddiyatta aramanın verdiği sersemlikle maneviyata göz kapatıyoruz. Şu maddi cismimizin hayatı ancak bulunduğu gün ve saattir. Ne geçmiş zamana ne de gelecek günlere hâkimiz. Fakat insanın ruhu geçmiş ve gelecekle alakadardır. Cisim ölse bile ruhumuz ebedi hayatla devam edecektir. Bu nedenle maddi cismimize gösterdiğimiz özen ve hizmeti ruhumuzdan esirgemeyelim. Ruhumuzun istidatlarının gelişmesi için en azından bu mübarek ramazan ayında marifet-i İlâhiye, muhabbet-i Rabbâniye. ubudiyet-i Sübhâniye, marziyât-ı Rahmâniye dairesinde hareket edelim ve ruhumuza da vakit ayıralım. Maddi adam olmayı bırakıp, birazda uhrevi adam olalım. Maneviyattan kuvvet alıp, maddi hayatımızıda güzelliklerle tanzim edelim.