Siyasiler kendi siyasi güçlerine dayanarak dokunulmazlık kılıfı ve çeşitli koruma şekilleri ile birçok kabahati işliyorlar. Vatandaşa kızmak, bağırmak, hakaret etmek ve kendi işine gelmeyeni bir şekilde bertaraf etmek gibi büyük kabahatler meydana geliyor. Hüküm bende ise her şeyi yapabilirim anlayışı ile adaletten uzak uygulamalar artıkça artıyor. Bugün bir kabahati eleştiren yarın aynı gücü elde ettiğinde o da benzer kabahatleri işlemeye başlıyor.
Siyasiler vatandaşa hizmet etmekle görevli vatandaşın altında bir mevkideyken kendilerini vatandaşın üstüne çıkarıyorlar. Protokol siyaseti bir türlü halk siyasetine dönüşemiyor. Halkın kendilerine hürmet etmesini isteyenler halka hürmet etmekle vazifeli olduklarını unutuyorlar.
Bizde siyasilere verilen makam çok yüksek. Sadece bizim hizmetkârlarımız oldukları anlayışını bir türlü ne kendimize ne de siyasilere yerleştiremiyoruz. Siyasilere verdiğimiz üstünlük anlayışı sürekli halk olarak ezilmemize sebep oluyor. Siyaseti güç mekanizmasını ele geçirmenin bir vasıtası olarak görenler yüzünden ilerleyemiyoruz. Her gelen başta halk diye gelirken devamında benim kazancım, benim menfaatim anlayışına dönüyor. Belki de sorgulamayan, eleştirmeyen ve her istenilen yetkiyi siyasilere veren halk olarak siyasileri bu yola biz teşvik ediyoruz.
Biz kendi kabahatimizi gördükçe siyasileri de kabahat işlemekten kurtarabiliriz. Kabahat işleminin yolunu açıyorsak bu işte bizim de sorumluluğumuz var. Gelin ne kabahat işleyelim ne de siyasetçiye işletelim. Karşılıklı bir güven ve kontrol mekanizması kuralım. Hem kendi kabahatlerimizden hem de siyasi kabahatlerden kurtulalım.