Ramazan-ı Şerif ayı aslında her insanın yeniden toparlanış ve uyanış ayıdır. İnsanın kendini yeniden tanıması, insanlığını yeniden hatırlamasına vesiledir. Ben demeye alışmış insana biz diyebilmeyi öğretir. Kendini mal sahibi zanneden insanın bir emanetçi olduğunu hatırlatır. Hiç bırakmak istemediği şeyleri terk edebilmenin dersini verir. Fani olanlara bu kadar güvenme, fani olanların peşinden koşup yorulma, fani olanlar için ağlama, bağırma, sızlanma, faniden bakiye giden yolu ara bul der insana. Hayat içerisinde yaşarken önünde eğilip büküldüğün şeyleri gözden geçir. Onlar önünde eğilmeye layık mıdırlar? Hakkın hatırından daha üstün gördüğün hatırları bırakmak zamanı değil mi? Onların hatırlarının Hakkın hatırı karşısında ne kıymeti var? Secdelerimizin yönü hangi taraf? Emredilenden başka yöne secde ediyor muyuz? Secdelerini sadece Rabbine has kılmak, secdelerin sahibini karıştırmamak ve unutmamak doğruyu bulmaktır. Fanilerin dinlemediği, ehemmiyet vermediği, kulak asmadığı her şeyi secdelerde sadece Rabbine anlatmak lazımdır. Secdeler Rabbimize ulaşmak için en yakın yoldur. Bize sırtını çevirenlere, kapılarını kapatanlara karşın bizi her zaman kabul eden bir kapıdır. Yüzümüze bakmayanlara karşı yüzümüzü görmeye değer veren yerdir secdeler. Kuldan medet beklememeyi, yaratılmışlardan istememeyi öğretir secdeler. Her şeyin hazineleri yanında olan Rabbimizden başka ihsan edecek ve lütufta bulunacak yoktur. Zarar ve menfaat Rabbimizin elindedir. Secdelerin sahibini bulanlar her şeyin hikmetini ve gayesini bulmuş demektir.