Baştan aşağıya kadar büyük bir toplum olarak en evvel bize lazım olan -bana göre- doğruluktur. Daha sonra ne lazımdır diye sorarsanız bu seferde yalan söylememektir derim. İnsanları bir arada tutan en önemli etken doğru konuşmak, doğru olmak, doğru yaşamaktır. Doğruluk bittiğinde, yalan her tarafta revaç bulduğunda huzurda kaybolur. Kimsenin kimseye güvenmediği bir sosyal ortam oluşursa toplumsal bağlarda kopmaya başlar. Herkes kendi menfaat ve kazancını toplumun çıkarlarının önünde tutar. Doğruluk üzerine inşa edilmeyen başta aile olmak üzere hiçbir yapı sağlıklı işleyemez ve istikamet üzere gidemez. Önce kendi içerisinde birliğini ve kuvvetini kaybeder. Sonrasında ise dışarıdan yapılacak saldırılara açık hale gelir. Yalan kısa süreli sizi kazandırıyor gibi görünse de uzun vadede kaybetmenize sebep olacaktır. Küfrün mahiyeti olan yalan insanların arasına giren koca bir duvardır. Bu duvar yalanlarla daha da büyüyüp güçlendiği gibi doğruluk sayesinde ise bir anda yıkılır. Böylece insanlar birbirini doğru anlayıp doğru tanıyabilir. Herkes kendi yalan duvarını yıkarsa birçok sorun kendiliğinden giderilmiş olacaktır. Bu zamanda doğru olan kazanmıyor cümlesi ise büyük bir yanlıştır. Bu cümle yalancılar tarafından insanları yalana yönlendirmek için uydurulmuştur. Doğru olan kesinlikle netice itibari ile kazanmıştır. Ayrıca kazanmak demek insanların bunu anlayıp bilmesi demek değildir. Sizin vicdanınızın bilmesi her şeyden ve herkesten daha önemlidir. Ayrıca hayat dünya hayatı ile sınırlı bir yaşamda değildir. Dünya hayatı hesabı verilecek bir süreyi ifade eder. Doğru ve yalanın apaçık ortaya döküleceği günüde düşünmek lazım değil mi?