Çocukluğumuzdan bu yana hayretle tefekkür edip, neşe ile seyrettiğimiz gökkuşağı renkleri her zaman bizi sevince ve huzura sevk eder. Ancak kötü niyetliler kendilerinin kötü bir taktiği olarak bizim güzelliklerimizi kullanırlar. Güzelliklerimizi kendi çirkinlikleri doğrultusunda sembolleştirirler. Bunu yapmakta ki amaçları çirkinliklerini saklamak ve başkalarına da kendi rezaletlerini hoş göstermektir. Madem bu bir taktiktir, bir planın neticesidir bizim de bu oyuna gelmemiz gerekir. Masumiyetin, sevginin, güleryüzün, şefkatin sembolü olan gökkuşağı renkleri ahlâksızlığı teşvik eden bir grubun tekeline bırakılamaz. Hem neden bırakalım ki? Neden gökkuşağımızı verelim? Gökkuşağı kendisine umutla baktığımız çocukluğumuz, dostluğumuzu pekiştirdiğimiz gençliğimiz, torunumuza heyecanla anlattığımız ihtiyarlığımızdır. Konuşmamızla, gülüşümüzle, farklı fikirlerimizle elbette hepimiz gökkuşağının birer rengiyiz. Ama bu renkler içinde hayasızlık diye bir renk yoktur. Gökkuşağının bütün renkleri benim rengimdir ve böyle kabul edeceksiniz demek renksizliğin kendisidir. Gökkuşağı ancak edebin, ahlâkın, insanca yaşamın sembolü olabilir.