İnsan oğlunun ömrü sel gibi akar şimşek gibi geçer gider. Hiçbir şeyin yerinde sabit kalmadığı şu fani dünyada kazanılan makam ve mevkiler de yerinde kalmıyor. Bitmeyecek sanılan saltanatlar göz açıp kapatmak kadar kısa bir sürede yok olup gidiyor. Buna rağmen hubb-u cah denilen makam sevgisine meftun ve şöhretperestliğe müptelâ insanlar dünya makamları için tüm değerlerini rahatça feda edebiliyorlar. Yeter ki makamım kalsın anlayışı ile kendi inanç ve değerlerini yok sayıyorlar. Halbuki insan sahip olduğu değerler kadar kıymeti olan bir varlık. İnsanın kıymeti makamının büyüklüğü ile değil fikir, kalp ve ruh dünyasının zenginliği ile ölçülür. İnsanı oturduğu koltukların kalitesi değil vicdanın ferah oluşu rahatlatır. Vicdan muhasebesinde vicdanı kazananlar her zaman vicdanını makamların önünde tutanlardır. Onlar için hiçbir makam vicdanın üstüne çıkamaz. Vicdanlarını hiçbir makamla değişmezler. Unutmayalım ki dünyevi dostlar bizlere kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Dünyevi rütbeler kabrin arkasında geçerli değildir. Bu nedenle dünyaya bel bağlamayalım. Ahiretimize lazım olan şeyleri tedarik edelim. Ne dünya bize kalır ne biz dünyaya kalırız. Geldi geçti makamım benim dediğimiz gün pişman olmamak duası ile...