BİLİNÇLİ BİR İSİMLENDİRME: ORTADOĞU
İslam coğrafyası içerisinde kendi çıkarları için yeni kargaşa ve kavgalar geliştirenler ilk fitneyi birlik, beraberlik ve kardeşliğimiz üzerinden ateşliyorlar. Kendi içerisinde zaafa uğramış, birbiriyle kavga eden ve sürekli çatışan-çelişen bir Müslüman toplumunun bu fitnelere karşı koyması zaten beklenemez. Bu nedenle bizleri kolayca avlayıp emel ve hedeflerine hızla yürüyorlar. Ortadoğu tabiri bile fitneci İngiliz siyasetinin ürettiği bir kavram. Bize ait bir coğrafi tanımlama değil. Ama bizlerde bu ifadeye alıştırıldığımız için dilimiz yatkın hâle getirilmiş. Suriye’deki Esad rejimi tarafından hakkında idam kararı verildikten sonra ülkemize sığınan âlimlerden Dr. İbrahim Nakşibendi, Suriye Diyanet İşleri Başkan Vekilliği ve Suriye’nin Haseki Müftülüğü yapmış birisidir. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Kongre Merkezinde düzenlenen bir panelde konuşan Nakşibendi, Ortadoğu tabirini irdelemektedir. “ Hepinizin bildiği gibi ‘Ortadoğu’ Türkiye, Kıbrıs, Irak, İran, Filistin, Lübnan, Suriye, Ürdün, Mısır, Sudan ve Suudi Arabistan gibi ülkeleri içeren coğrafi bir bölgedir. Bu tesadüfi değil bilinçli bir isimlendirmedir. Şöyle ki: Özellikle 2.Dünya Savaşı’ndan itibaren bu bölgede bir takım emel ve maksatları, bazı düşünce ve projeleri olan insanların düşündükleri, hedeflerine ulaşmak için ifade ettikleri bir husustur. Bu isimlendirme kasti olarak üretilmiş bir tabirdir. Öncelikle bunun bilinmesi gerekir. Bu isimlendirmeden yola çıkarak bir kısım güçler bu güzelim bölgeye sahip olmak, buradaki insanları yok etmek ve kendi projelerini devreye sokmak için bu tabiri çeşitli kurumlar ait isimlerin ön takısı olarak belirlemeye başladılar ve buradaki projelerini gerçekleştirmeye gayret ettiler.” (2015, Köprü Dergisi) Sayın Nakşibendi’nin söylediği gibi bu bölge üzerinde özenle çalışılmış ve ismi bilinçli bir şekilde takılmış bir coğrafi alan. Ortadoğu ön ismiyle kurulan ve kurulmakta olan onlarca kuruluş, stk, dernek, platform vb. bu bölge üzerinde yorum yapıyor. Ortadoğu bilmem neyi diyerek konuşmak ve fikir beyan etmek hususunda kendisine bir hak vermiş ve bir imtiyaz takınmış. Hepsi Ortadoğu uzmanı olmuşlar. Ancak kimlerin kim adına ve kimler hesabına konuştukları belli değil. Herkes kendi “Ortadoğu” su üzerinde menfaat bölüşümleri yapıyor.