Bu sene kitap fuarının yakın takipçisiydim. Geçen senelere kıyasla daha az yayınevinin bulunduğu kitap fuarında hem yayınevlerinin hem de halkımızın ekonomik sıkıntılarının arttığını gözlemlemek zor değildi. Boyut ve sayfa olarak küçültülmüş kitaplar olabildiğince ucuz fiyatla ulaştırılmaya çalışılsa da vatandaşlarımızın alım gücünün önemli ölçüde azalmış olması satışları kısıtlı tuttu. Akşam yaşanan yağış ve rüzgarlar ise kitap stantlarını korumak için büyük bir uğraş verilmesine sebep oldu. Satış bakımından istenilen elde edilemese de yayınevleri ve yazarlar açısından okuyucuyla buluşmak, kitapseverler ile güzel iletişimler kurarak tatlı anılar kazanmak zorluklara değdi kanaatindeyim. Her şeye rağmen keyifli bir kitap fuarıydı. Karıştırılan kitaplar arasından okunan bir cümle belki bir hayata dokunmuştur. Kitap sayfalarının masumiyeti ve şefkati kalbimizde bir harekete vesile olmuştur. Aklımızda ki sorular cevap bulmuş, hayatın içinde fark edemediklerimiz bize aşikâr olmuştur. Çevrilen kitap sayfaları gibi hızlı değişen hayatımızın her bir yeni günü bir kitapla hayat bulmalıdır. O günün şekli okuduğumuz kitabın şeklini alacaktır. Yani kitap hayat, hayat kitap olacak birbirinden ayrılmaz bir bütünlük kazanacaktır. Unutmayalım ki kitabı okuyan önce kendini sonra herkesi okumaya başlar. Öncelikle kendine ne kadar yabancı kaldığını hisseder. Okudukça kendine yaklaşmaya başlayan insan, kendinden uzak düşürdüğü insanların ve diğer tüm canlılarında farkına varır. Kitap uzaktakini yakınlaştırdığı gibi yakını ise bizim için daha yakın eder. Kitaba dokunmadan geçen günler aslında bizden sayılmayan günlerdir. O günlerin bizim için bir kazancı ve getirisi olmamış demektir. Öncelikle kendini kazanmak ancak kitapla mümkündür.