Kurban, Allaha yakınlaşmaya vesile olan şey anlamına gelir. Terim olarak, Allaha yaklaşmak ve onun rızasına ermek için ibadet maksadıyla belirli şartları taşıyan hayvanı, belirli zamanda usulüne uygun olarak kesmektir ki buna duha vaktinde kesildiği için “Udhıye”, hacda kesilen kurbana da “Hedy” kurbanı denir.
Kurban, mali ibadetlerden birisidir. Bu, Cenabı Hakkın ihsan buyurduğu varlığa bir şükran borcudur.
Kurban, insanlık tarihi boyunca hemen bütün dinlerde şekil ve amaç yönüyle farklılıklar bulunsa da mevcuttur.
Hz.Adem’in iki oğlunun Allah’a kurban takdim ettiklerinden söz edilir. (Maide 27) bir başka ayette de;
“Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşru kıldık, kendilerini rızıklandırdığı dört ayaklı davarlar üzerine yalnız Allah’ın adını ansınlar diye...” (Hac 34)
Özellikle peygamberimiz (as)’ın: Kurban babanız İbrahim (as.)’ın sünnetidir. Buyurmakla, Kuran da geçen İbrahim (as), oğlu İsmaili kurban etme adağını yerine getirdiğini hatırlatıyor. Zira o, tam oğlunu kurban etmek üzere iken, “Buna bedel büyük bir kurbanlık fiyde verdik, geride gelecekler arasında ona iyi bir ün bıraktık, İbrahime selam dedik. Buz Muhsinlere böyle mükafatlandırırız. Çünkü o, bizim kullarımızdandır.” buyrulmaktadır. (Saffat 102-111)
İslam’da, kurbanın dini hükmü ile ilgili kuranda ve Hz.Peygamberin sünnetinde önemli açıklamalar yer almış, bu çerçevede oluşan fıkıh kültüründe de konu hakkında ayrıntılı bilgi ve hükümler bulunmaktadır.
Kurban, gerek fert, gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan mali bir ibadettir. Kişi, kurban kesmekle, Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Müminler, her kurban kesiminde, Hz.İbrahim ile oğlu İsmailin, Cenab-ı Hakk’ın buyruğuna mutlak itaat konusunda, verdikleri başarılı sınavın hatırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduğunu simgesel davranışla göstermiş olmaktadır.
(Devamı var)