Hadis-i şerifte: "Dua ibadetin özüdür" buyrulmuştur. Bunun anlamı üzerinde duralım. Çünkü Cenab-ı Hak, "Bana dua edin kabul edeyim" buyuruyor. Dua eden kimse, önce Allah'ın emrini yerine getirmiş olur. Sonra Allah'a inandığı için dua etmektedir ki, başkalarından yüz çevirip yalnızca Allah'tan beklemekte, yalnız O'na güvenmekte, mutlak kudretin O'na ait olduğunu bilmektedir. Bu inanç ise tevhidin özüdür.
Dua eden kul, Allah'ına yaklaşmıştır. Ruhu, Allah ile çok yakın ilgi kurmuştur. Zaten ibadetin aslı da Allah'a yaklaşmaktır.
Kur'an'ı Kerim'inde Hz. Allah (cc) şöyle buyurur:" (Ey Muhammedi) De ki: "Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak." (Furkan 77)
Allah'a arzedilen her dilekçe, istek yerine getirilir. Kul "Ya Rabbi!..Ya Rabbi!..Ya Rabbi!.." dediği zaman Allah der ki; "Lebbeyk (geldim) kulum iste istediğin verilecektir. "
(Ebu Davud; Tirmizi vs)
"Dua ettim kabul edilmedi" demek doğru değildir. Bu hususta Ebu Hureyre (ra) Peygamberimizin şu hadisini naklediyor; "Acele edip dua ettim kabul edilmedi, demedikçe, birinizin duası kabul edilir."
(Buhari; Müslim)
İbadetin ve duanın kabulü için, rızkın helalinden yemek ve haramlardan kaçınmak gerekir. Peygamberimiz (as), uzun yolculuğa çıkan, saçı sakalı toz içinde ellerini göğe doğru kaldırıp "Ey Rabbim, Ey Rabbim!" diye dua eden birisinden söz ederek buyurdu ki; "Bu kimsenin yediği haram, içtiği haram, giydiği haram ve haramla beslenmiş böyle birisinin duasını Allah nasıl kabul etsin?"
(Müslim Tirmizi)
"Darlık zamanında Allah'ın kendisine yetişmesini isteyen kimse, genişlik zamanında çok dua etsin.
Genişlik zamanında dua etmek kadar, Allah'a hoş gelen bir şey yoktur." (Tirmizi)
"Hiçbir Müslüman yoktur ki, bir günah ve yakınlarıyla ilgiyi kesme isteği olmayan bir dua ile Allah'a niyaz etsin de, Allah ona şu üç şeyden birini vermesin: Ya isteğini yerine getirir yahut isteğini ahreti için saklar, yahut da duasının dengi olan bir kötülüğü ondan savar. Dediler ki o halde çok dua edelim. Buyurdu ki; Allah da çok kabul eder."
Duanın Müstecap Olduğu Yer ve Zamanlar:
Duanın belirli yeri ve zamanı ile şekli yoktur. Her zaman, her yerde ve her durumda dua edilebilir. Ancak bazı yer ve zamanlarda yapılan zikir, dua ve ibadetler Allah katında daha makbuldür.
Gecenin son üçte biri, ezan ve ikamet arası, farz namazların peşine, Cuma günü imam minbere çıkınca, Cuma namazı bitince, Cuma günü ikindiden sonraki en son saat, Arefe günü, Cuma günü, yağmur yağdığında, Allah yolunda düşman karşısında saf tutulduğu zaman ve secdede iken. (Abdestli iken veya namazdan sonra secdeye vararak orada yapılan dua makbuldür. Yoksa namazın secdesinde dua değil teşbih edilir.)
Hac zamanı ve Hac menasikinin yerine getirildiği, Mescid-i Haram, Ka'be, Mültezem, Hatiym, Makam-ı İbrahim, Zemzem kuyusu, Safa ve Merve, Arafatta yapılan duaların en çok kabul edildiği yer ve zamanlardır. (Dürerü'l Hukkam; Zuhayli, 2/118)
Yorumlar
Kalan Karakter: