RAMAZAN AYI VE YAPACAKLARIMIZ
ŞABAN KORKMAZ
“Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe, asla iyilik ve hayra, yahut cennete nail olamazsınız “ buyuruyor Cenab-ı Mevla’mız Al-i İmran Suresi 92. ayetinde.
“Sadakalarınızın ecrini, başa kakarak ve eziyet ederek iptal etmeyiniz.” Buyuruyor Cenab-ı Allah’ımız Bakara suresinin 264 ayetinde.
“Her neyi hayra sarf ederseniz, Allah-ü Teala karşılığını dünya ve ahirette verir.” Buyuruyor Yüce Mevla’mız Sebe suresinin 39. ayetinde.
İki Cihan Serveri Önderimiz, Rehberimiz Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor:
“Cennette bir ağaç vardır, bu ağacın dalları dünyaya uzanmıştır. Bu ağacın adı cömertlik ağacıdır, kim bu ağaca yapışırsa o dal onu cennete götürür. Cehennemde de bir ağaç vardır, bu ağacın dalları dünyaya uzanmıştır. Bu ağacın adı da cimrilik ağacıdır. Kim bu dala yapışırsa o dal da onu cehenneme götürür.”
Sevgili dostlar hal böyle olunca her bir insanın cömert olması gerekiyor. Allah rızası için olabildiğince cömert olarak Allah’ın verdiğinden vermesi gerekiyor. Rabbim alanlardan değil de verenlerden eylesin cümlemizi inşallah.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:
“Kişi sevdiğiyle beraberdir.”
“Biriniz birini seviyorsa sevdiğini ona açıkça söylesin.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’ hiç şüphesiz ki; cömertleri sever. Allah’ın verdiğinden infak edenleri sever. Yardıma, fakire, yoksula bakanları sever. Yıkık gönülleri feraha erdirenleri sever. Selamı toplum arasında yayanları sever. Sofrasından misafiri eksik etmeyenleri sever, Sılayı rahim yapanları sever, Emr-i Bil ma’ruf ve nehyi anil münker yapanları sever. Öğrendikleriyle amel edenleri sever.
Bizim de yevmi kıyamette İki Cihan Serveriyle beraber olabilmemiz için, O’nun sancağı altında bulunabilmemiz için O’nun dediklerini yaparsak ve sünneti seniyyesi üzerine yaşarsak “Şefaat Ya Rasülallah” demeye yüzümüz olur değil mi?
Hiç şüphesiz ki sevmek ve muhabbet içinde bulunmak insanı mutlu eder ve kulluğun zirvelerine taşır. Kendini bilen insan bütün canlıları sever, onlara merhametle bakar, onların ihtiyaçları varsa onları Allah rızası için karşılamaya çalışır.
İslam, sadece yaşamak değil aynı zamanda yaşatmaktır. Her bir insanın düşüncesi, fikri, zikri ne olursa olsun ona kucak açmak, sevgi ve muhabbetle kucaklamaktır. Çünkü yarın kimin ne olacağını biz bilemeyiz.
Hiç şüphesiz ki mülk Allah’ındır. Allah birine bir şey verdiğinde bunun kendisine verilme sebebini bilmesi gerekir. Biz, bize verilenlerden bir şeyler verebiliyorsak bunu kimin için vereceğiz? Elbette Allah rızası için vereceğiz. Hiç şüphesiz ki Allah’ın bize verdiğinden ne kadar çok verebilirsek Yüce Allah verdiğimizi bereketlendirecektir.
Mevlana Hazretleri ne güzel söylemiş:
“Kalbinizle sevgi ve muhabbetle yaptığınız her şey, size geri dönecektir.”
Aslında yaptığımız her infak kendimiz için yapılan önemli bir ahiret yatırımı hükmündedir.
Ramazan ayı sevgi ve muhabbetin zirvelere çıktığı çok ama çok mübarek bir aydır. Onun için boşuna ona; ‘Onbir ayın Sultanı denilmemiş.
Ramazan ayı vermenin, gönül yapmanın, gönüllere girmeyi bilmenin farkına varılacağı on bir ayın sultanı olan bir aydır.
Ramazan ayı özellikle ve özellikle dertli olanları, yardıma muhtaç olanları bulma ve onları sevindirme ayıdır.
Şunu hiçbir zaman hatırdan çıkarmamak gerekir ki; İslam medeniyeti kazandıktan sonra kazandığımızın önemli bir bölümünü infak etmektir.
Allah dostlarından Şadi Şirazi (k.s.)Hazretleri şöyle buyuruyor:
“Dünyada dertsiz adam yoktur, varsa adam değildir.”
Burada anlatılmak istenen önemli mesele, her bir insanın hastalıklı olduğu değil, bir marazı olduğu değil, sürekli olarak hastalıklı bir halde olduğu değil, insanın bir önemli bir derdi olmalı. Kişi namazı dert edinirse namazı dosdoğru kılmaya bakar. Helal ve haramı dert edinirse ağzına haram lokma koymamaya çalışır. Şu yalan olan dünyada Cennet ve cehennem kendisine bildirildiği halde cennete girmek için çaba gösterirse Yüce Allah onu CENNETİNE KOYAR inşallah.
Kişi, fakiri, yoksulu, garibi, gurabayı, yardıma muhtaçları bilirse, onların dertleriyle ilgilenirse, onların gönüllerini hoş edebiliyorsa, gönüllerini yapabiliyorsa ne ala.
Ünlü bir düşünürün şu önemli mesajı ne kadar anlamlı:
“Çocuklarınızın kalplerinde ve gönüllerinde sevgi ve muhabbet güllerinin açması için; Çocuklarınız dört yaş, dört ay, on günlük iken Kur’an-ı Kerim’i öğretin.”
Büyük Alim Farabi de bizlere şöyle seslenmekte:
“Şunu hiçbir zaman hatırdan çıkarmamak gerekir ki; toplumdaki insanlar sevgi ve muhabbetle kaynaşır, adaletle yaşar, doğru ve dürüst çalışmakla ayakta kalır.”
Zaten dili hep Allah’ı zikredenin kalbini Cenab-ı Allah hiç şüphesiz ki sevgi ve muhabbetle doldurur.
Rabbim Teala;
Heva, gazap, şehvet, hırs, ucup, kibir ve riya gibi kötü huylardan arınarak, Haya, seha, sehavet, Şecaet, Tevazu, hilm, mürüvvet, sevgi, muhabbet, sabır ve şükür gibi duygularla bezenmemizi nasip etsin cümlemize ve cümle Ümmet-i Muhammed’e inşallah.
Yorumlar
Kalan Karakter: