SERGİ
Kâinat sergisine şuur ile bakıldığı zaman üzerinde düşünülerek mütalaa edilecek kudret mucizeleri nazara çarpar… Gördüğümüz her şey bize Rabbimizi hatırlatır. Güzellikleriyle, varlığıyla, bolluğuyla, hikmetiyle, üzerinde taşıdığı ölçüler, sanat harikaları, estetik görünümleri, simetrik yapıları, meydana gelişleri ve düzenli vazifeleri, bir disiplin içinde yerini yeni gelenlere bırakmaları… Etrafımızda mütemadiyen değişen manzaralar, devam eden faaliyetler, nizam intizamla çalışan sistemler düşünce dünyamızda yeni ufuklar açıyor…
En büyük varlıklardan en küçük zerrelere, hücrelere, mikroorganizmalara kadar inayetle, ihtimamla, şefkat ve merhametle yaratılmaları, çoğaltılmaları, ihtiyaçlarının karşılanması, rızıklarının verilmesi düşünüp tefekkür edenlere kudret ve azamet sahibi Halik’ımızı tanıtıyor, tarif ediyor. Yaratılmışların kendi aralarında haberleşmeleri, birbirini işitmeleri, imdadına koşmaları, yardımlaşmaları… Yüce kitabımız Kuran’ın tarif ettiği gibi ilmin tespit ettiği, Aklın ulaşabildiği, gözün görebildiği kadarıyla İlahi iradenin tecelli ettiği gerçekler her şey üzerinde kendini gösteriyor.
Her mevsimde değişen güzellikler tablosunda Allah’ın bahşettiği akıl, fikir, şuur, idrak ve duyu organlarımızla âlemde görüp hissettiklerimiz, bizi eserden müessiri (eser sahibini) tanımamıza vasıta oluyor. Kışın şiddetinden ve soğuk yüzünden sonra baharda kırlarda açarak yüzünü gösteren çiçekler, envai çeşit renkleriyle, latif desenleriyle, ferahlatıcı kokularıyla, ruhu okşayan güzellikleriyle, tebessüm ederek Rabbimizin Cemil isminin tecellileri, gül desteleri olarak yeryüzü sergisindeki nimetler sofrasında kendilerini gösterip ilan ediyorlar…
Ağaçlar önce çiçekleriyle güzelleşir, desenli yapraklarıyla donatılır. Meyve duran tomurcukları kendini gösterir. Her gün şekilden şekle değişir. Yuvarlak, güzel, renkli, tatlı, kokulu, şuruplu tulumbacıkları olan lezzetli meyvelerini insanlara uzattığında yaz mevsiminin geldiğini anlarız. Kurumuş yapraklar, rüzgârın önünde savrularak renk cümbüşü gibi hışırtılarla umutlar gibi uçuştuğu zamanın, ölümü hatırlatan hüzünlü bir adı vardır: Güz mevsimi…
Bunları düşünürken, klavyemin etrafında gezinen küçük bir meyve sineğini belirdi. Masanın üzerinde telaşla bir o tarafa bir bu tarafa koşuşturuyor, dikkat çekmek istercesine uçup tekrar konuyordu.
O’nu takip ediyorum. Koşarak yürüdüğü ayaklarındaki kanatlarındaki ölçü, şeffaflık vücudu, başı, gözleri tam bir ahenk içinde yaratılmış. Hayatını koru refleksiyle hareket ediyordu. İç dış organlarının çalışması, kendine uygun rızkının verilmesi…
“Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi onu dinleyin: Sizlerin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu kurtaramazlar; isteyende, istenen de aciz!” Hac suresi 73. Ayet. Allah’tan başka yaratıcı olmadığını, O’ndan gayrı her şeyin acizliğini ve çaresizliği gerçeğini ders veriyor.