Allah’u Teâla biz kullarına herhangi bir şey nasip ettiğinde bu isteğimize vesile olacak insanları karşımıza çıkarır. Takdir, nasip Allah’tandır. Rızkı veren Allah’tır. İnsanlara sadece o rızkın verilmesine aracı olup vesile olma durumundadır. Allah nasip ederse hiç ummadığın bir zamanda, hiç bilmediğin bir yerde, bilmediğin kişileri vesile kılarak sana rızık kapılarını açabilir. İşte sevgili okurlar benim de başımdan böylesine güzel bir olay geçti. Bende geç de olsa bana inanan vekillerimize vefamı göstermek, hiç olmazsa eski günleri yad etmek için bu yazımı kaleme alarak sizlerle paylaşıyorum.
Sevgili okurlar Afyon Hacı Ömer Camiine İmam Hatip olarak görev yaparken boş zamanımda çeşitli yerlerde iş tuttuktan sonra yolumuz Türkeli Gazetesi sahibi Merhum H. Hakkı Özsoy la kesişti. Beni Türkeli gazetesinin Mali işler sorumlusu olarak gazeteye aldı. İlk etapta gazetenin gelir giderine bakarken, bir anda gazetenin çıkarılması bana kaldı. 1993 yılı Ramazanı şerifte Avrupa’da görev yapacak Din görevlileri için Bursa’da sınav yapılacaktı. Bizde o sınava gittik. Giren terleyip çıkıyor. Bize sıramızı bekliyoruz. Derken iki arkadaş çok tedirgin, bir o yana bir bu yana koşturup duruyorlar. Bu arada sınav komisyonuna telefon geldi. Bu iki arkadaş tebessüm ederek rahat bir nefes almaya başladırlar. Hemen yanlarına yaklaşıp “Ne yaptınız. Bir torpil koyduysanız biz boşuna heveslenmeyelim” dediğimde “Ağabey sen gazetecisin. Gözünden kaçmadı, Falandan telefon ettirdik” dediler. O sene bu iki arkadaş din görevlisi olarak Avrupa’ya gittiler. Sonrada bu iki arkadaş Fetodan atıldılar.
Gazeteye gittiğimde rahmetli H. Hakkı Özsoy “Avrupa’ya gidiyor musun. Sınavı kazandın mı hocam” dedi. Bende olanları anlattım. Seni de biz gönderelim, “Ankara’ya İsmet Attila’ya git” der demez gazete kapısından Halk Eğitim Müdür yardımcısı Ahmet TUNCA giriverdi. Hacı ağabeye İsmet Beye de selam söyleyin” dedi. Biz meclis kapısında birleşip İsmet Attila’nın odasına vardık. Sağ olsun benim derdimi sordu anlattım. Diyanetten birilerine telefon etti. Tamam gönderelim dedi.
İsmet Atilla bakanımız hem bizimle konuşuyor, hem de masasında bulunan 8,10 dosyayı inceliyordu. Sonunda bana “Hocam senin yüksek tahsilin var mı” dediğinde var dedim. O da “ O zaman seni ben vakıf Öğrenci Yurt Müdürü yapayım. Ne yapacaksın Avrupa’da. Oraya yine gidersin” dedi. Ben kabul edemem vekilim. Benim siyasi desteğim yok. Ben köyden gelmiş, fakir bir ailenin çocuğuyum dediğimde “ İşte ben onun için, o fakir ve yetim çocukların halini daha iyi anlayacağını bildiğim için seni müdür yapmak istiyorum.” Dedi. Ben yine kabul etmedim. Yanımdakiler sen olmazsan biz olalım demeye başladılar. Öğlene kadar benimle uğraştı. Sonunda “Gel seni yemeğe götüreyim. Orada iyi düşün” diyerek yemekhaneye girdik. Bir kenarda Etem KELEKÇİ yemek yiyordu. Bizi görür görmez masasına davet etti. Masasına oturduk. İsmet Attila “ Ağabey bunu tanıyor musun diye beni gösterdiğinde” evet bu bizim hemşerimiz Muammer hoca” deyiverdi. O zaman İsmet Attila “ ağabey Afyonda 8,10 kişi Müdür olmak için çırpınıyor. Ben bunu müdür yapmak istiyorum. Fakat bu kabul etmiyor. Ben böylesini hiç görmedim” dedi. Kelekçi bana “ neden kabul etmiyorsun” dediğinde “ Sayın vekilim benim siyasi desteğim yok. Yarın beni oradan oraya sürerler” dedim. Kelekçi de “ Arkanda biz varız. Kim gelirse gelsin senin arkanda olur. Sen buna bakma yap bunu işini ismet bey” deyince artık bana söyleyecek laf kalmadı. Böylece atanmış oldum. Yurt Müdürlüğünün boş olduğunu dahi biliyordum.
Evet, sevgili dostlar, Allah nasibimi İsmet Attila ve Etem KELEKÇİ Vekillerimizi vesile kılarak karşıma çıkartmıştı. İmam Hatip olarak gittiğim Ankara’dan Yurt Müdürü olarak dönmüştüm. Görev yaptığım süre içerisinde benim göreve gelmeme vesile olanları hiçbir zaman mahcup etmedim. Canla başla çalıştım. Allah onlardan razı olsun. Yaşamlarında sağlık, mutluluk ve uzun ömürler dilerim.
Yorumlar
Kalan Karakter: