Çocuk eğitimi ve çocuk terbiyesi birbirine karıştırılan iki ayrı kavramdır. Çocuk terbiyesi çocuğu, ait olduğu toplumun örf, adet, gelenek ve görenekleri gibi daha etik değerleri kapsarken çocuk eğitimi ise kariyer ve gelecek odaklı bir süreçtir.
Çocuk terbiyesinin en önemli kilit noktası çocuğumuzu tüm yönleriyle tanımaktan geçer. Terbiye sürecinde ise çocuğa rol model olduğumuzu unutmamalı ve bu bilinçle planlamalar yapmalıyız. Koyduğu kurallara kendisinin uymadığı bir ebeveyn çocuk yetiştirmede çok zorlanacaktır. Çocuklar bilindiği üzere söyleneni değil yapılanı uygularlar. Bu noktada çocuğa verilen sözlerde tutarlı olmak, model olmak oldukça önemlidir. Yere çöp atan bir babanın çocuğundan çöpleri çöp kutusuna atmasını beklemesi oldukça güçtür. Yani yapacağımız her harekette onların bizi örnek alıp, bu davranışlarımızı doğru kodlayıp yapmaları yanlış değildir. Çünkü çocuklarımızın zihinleri boş bir levhadır. O levhayı nasıl işlersek o yönde şekillenecektir.
Ebeveynlerimizden zaman zaman şöyle cümleler duymaktayız; bizim çocukluğumuzda kimse travma düşünmezdi, anne terliği ile baba dayağı ile büyüdük vb. Yaşadığımız çocukluk ve iç muhakeme yolculuklarımız, bizimle ilgilidir. Yaşadığımız olumsuz deneyimleri çocuklarımıza yüklemek zorunda değiliz. Geçmişin arkasına saklanarak hatalarımızda ısrarcı olmak zarardan başka bir şey kazandırmayacaktır. Kendi hür irademizle hayat yolculuğumuza davet ettiğimiz çocuklarımızın terbiyesinden de biz anne ve babalar mesulüz. Bu sorumluluk bilinci ve sabrı ile onların büyüme yolculuğuna rehberlik etmeliyiz.
Onlardan mükemmel bir kariyer beklemek aslında bizim kendi egolarımızla ilgilidir. Özgecilik (diğerkamcılık) dediğimiz psikolojik savunma mekanizmasına göre birçok anne ve baba çocuğuyla sanki kendisiymiş gibi özdeşim kurar. Onun başarı ile aşırı övünme ve başarısızlığı ile aşırı mutsuz olma gibi davranışlar sergiler. Aslında çocuğumuzda gördüğümüz kendi çocukluğumuz ya da kendi gençliğimizdir. Bizlere sağlanmayan imkanlardan dolayı onlara verdiklerimiz için onları kendimize borçlu sayarız. Bu yanlış bir tutumdur. Her imkan her imkansızlık kendine özgüdür. Her bireyin kendi hayat yolculuğu ve deneyimleri farklıdır. Bu farklılıklara saygı duymalı kendi kişisel arzu ve hırslarımızdan arınmaya çalışmalıyız. Mükemmel olmaya çalışmak yerine iyi insan yetiştirmeye odaklanmalı, vicdan sahibi nesiller yetiştirmek için çalışmalıyız.
Her toplum birbirinden farklıdır. Bu farklılığı yabancı bir medeniyetten biriyle karşılaştığımızda daha iyi idrak ederiz. Terbiye dediğimiz kavram tamda bununla ilgilidir. Bizim toplumuza ters gelen bir davranış kimi toplumlarda gayet normal karşılanabilir. Aynı durum bizler içinde geçerlidir. Çocuğumuzu terbiye derken kendi has kültürümüze ait olan ritüel ve değerlere bağlı kalırız. Örneğin bayramlarda büyüklerin elini öpmek bizim gibi doğu toplumlarına has bir ritüeldir. Bu bir terbiye öğesidir. Fakat vicdan sahibi olmak evrenseldir. Bu nedenle elbette çocuklarımıza gelecek nesillere kültür terbiyemizi öğreteceğiz. Fakat vicdanlı, bilinçli ve ahlaklı olmayı daha da önemseyeceğiz. Bu bağlamda da en önemli görev anne babalara ve rol model olan tüm toplum büyüklerine düşmektedir.
Yazımızın sonuna gelirken şu alıntılamayı siz değerli okurlarla paylaşmak isterim:
“Çocukların nasihate değil, kendilerine örnek olacak rol modellere ihtiyacı vardır.”
Yorumlar
Kalan Karakter: