Mevlid, Peygamberimiz (as)’ın doğum gecesidir. Efendimiz (as) Miladi 570 veya 571 yılının 20 Nisan'ında, kameri aylardan Rabiulevvel'in 12. pazartesi günü dünyayı şereflendirmişlerdir. Tahtavi'nin bazı Şafiilerden naklettiğine göre, bu gece, mübarek gecelerin en faziletlisidir. Sonra Kadir Gecesi, Miraç Gecesi ve diğerleridir, (ibni Abidin)
Efendimizin doğum yıl dönümünde mevlid tertip etmek ne farz, ne vacip, ne sünnettir. Peygamber (as)'ın vefatından sonra ihdas edilmiştir. Ancak hangi tarihte ihdas edildiğine dair kesin bir vesikaya rastlanmamıştır. Sehaviye göre üç asır sonra, İbnü'î Cevzi'ye göre de yedinci asırda Erbil Meliki El Muzaffer Ebu Said tarafindan ihdas edilmiştir. İbni Hacerul Askalani mevlid hakkında şöyle diyor: "Asrı saadette ve selefi salihin zamanında hiç kimse mevlid merasimi tertip etmemiştir. Hicretten üç asır sonra ihdas edilmiştir. Mevlidin iyi tarafları vardır. İyi tarafları yapılırsa bid'at-ı hasene, yoksa bid'at-ı seyyie (kötü) bid'attir.İbni Hacer der ki: Mevlidin meşruiyetine dair güçlü bir vesika buldum, Buharı ve Müslim'de sabit olmuştur ki, Peygamber (as) Medine'ye geldiğinde Yahudilerin aşura orucu tuttuklarını görünce, onlara oruç tutmalarının sebebini sordu. Onlar; "Bugün Allah'ın Firavun'u denizde boğduğu ve Musa'yı kurtardığı bir gündür. Bunun için Allah'a şükreder, oruç tutarız" dediler. Bunun üzerine Peygamber (as) buyurdular ki; "Biz Musa'ya daha yakınız." Bundan anlaşılıyor ki, böyle bir günde Allah'a şükretmek tam yerindedir.
Mevlid merasimin de yani Peygamber (as)'ın doğum günü olan Rebiü'l evvel ayının onikinci gecesinde, müslümanların bir araya gelip Efendimizin hayat ve ahlâkını anlatan bir eseri dinlemeleri, ona salâvatı şerife getirmeleri iyi bir bid'attır. (H.
Günenç, Fetvalar, 1/259)
Daha sonraları Osmanlılar tarafindan, o günü çok daha görkemli ve ziyafetli merasimler devlet tarafindan tertip edilirdi. Son zamanlarda mevlid sadece Efendimizin doğum gününde değil, her hayırlı merasim ve toplantılarda okuna gelmiştir. Yukarıda da geçtiği gibi hayırsız merasimlerde mesela içkili, dansözlü, kadınlı erkekli karışık oyun oynanan yerlerde okunmasında sevap değil vebal vardır. Böyle kötü, günah işlenen yerlerde bunun âdet edilmesi çok çirkin bid'atlerdendir. Belki de kişileri küfre kadar da götürebilir. Bir diğer husus, mevlidin Allah'ın razı olduğu yerlerde ihlâs ve sevabını umarak okunmasında elbette ecir vardır. Zira okunurken Efendimizin hayatından anlatılanlar, bu vesile ile okunan aşrı Kuranlar ve aralarında getirilen salâvatı Şerifeler, insanı hem duygulandırır hem ahireti hatırlatır.
Miladi 20 nisanda dünyaya gelen Efendimiz (as) için Diyanet İşleri Başkanlığımız 'Kutlu doğum haftası adıyla efendimizi tanıma ve tanıtma programlan düzenleyerek güzel bir çığır açmıştır.
Böyle Allah rızası için tertip edilen merasimde, yapılan ikramlardan mevlid okuyan, okutturan ve dinleyen mü'minler elbette sevap alacaklar ve duasında, geçmişlerimize bağışlanan sevaplarla ölenlerimiz de bundan istifade edeceklerdir.
Ancak, Allah rızası gözetilmeyip halk için âdettir diye yapılan ve para karşılığında okunan mevlidden ve verilen ziyafetten bir ecir ve sevap beklenemez. Bundan ancak, "Okuyan para alır, dinleyen şeker alır, mevlid sahipleri ve geçmişleri de hava alır" denilmiştir ki yerinde söylenmiş bir sözdür.
Ölünün haftası, kırkı, elliikisi ve yılı gibi günlerdeki merasimler dinde olmayan bid'atlerdir ki, kişiler âdettir diye mevlid tertip etmektedirler. Böyle olunca sevap da hâsıl olmaz.
(Hayrettin Karaman, Günün Meseleleri)
Allah rızası için tertip edilen merasimde, mevlid okuyana bir miktar hediye verilmesi durumunda bir sakınca yoktur. Okuyan bunu azımsamamah, az çok demeden verilirse almalı. Verilmezse birileriyle "Bir şey vermedi, unuttular mı yoksa" diyerek haber gönderilmesi de çok yanlıştır, çirkindir.
Ölülerin âdet günlerinin (kırkı yılı) dışında, geçmişlerimiz için ziyafetler verildiğinde, sadece Yasin-i şerif de okunsa, mevlid de okunsa normaldir. Zaten toplumda bu ziyafetler mevlid adı altında yapılmaktadır.
Yine Kur'an öğretme, imamlık, müezzinlik gibi taatler konusunda zaruretler dolayısiyle ücret alınmasına cevaz verilmiştir.
"Mevlid okunacağına hatim veya Kur'andan bir bölüm, aşır veya Yasin okunsa daha sevap, daha faziletli olmaz mı?" şeklindeki bir soruya şöyle cevap verilebilir:
Kur'an okumak, namaz kılmak, daha faziletli bir davranıştır. Ama burada mesele sadece sevap meselesi değildir. Mevlid, toplumsal bir coşkunun, Hz. Peygamber sevgisinin ve ona bağlılığın üst düzeyde edebi ve estetik olarak hissedilmesi, yaşanması ve dışa vurulması demektir. Kur'an okumakla mevlid okumayı birbiriyle mukayese etmek veya birini diğerine alternatif göstermek yerine, ikisini ayrı ayrı her birini kendi yeri ve amacı doğrultusunda değerlendirmek ve yaşatmak daha doğru olur.
Burada hatırlanması ve hatırlatılması gereken bir husus var o da; mevlid gibi dini eğitim ve coşkuyu içeren sosyal ve geleneksel törelerin,asli ibadetlerden olan namaz,oruç,Kur'an okuma,infak ve yardım gibi ibadetlerin yerine geçmediği hususunun bilinmesidir. Özellikle toplumumuzun dini konularda sağlıklı ve doğru şekilde bilgilendirilmemiş kesimlerde mevlid, türbe ziyareti, Kur'an okutma, mübarek gün ve gecelerde dini törenlere katılma gibi daha çok şekille ilgili dindarlığın hayli rağbet gördüğü ve bunların giderek dini vecibelerin yerini aldığı da üzülerek müşahade edilen bir gerçektir. (Diyanet Vakfı, İlmihali, 2/473)
Gerçekten de; babası annesi hayatta iken harçlık bile vermeyen, göndermeyen nice kimseler, bunların vefatlarında sadece haftasını, kırkım, elli ikisini ve yılını gözeterek mevlid okutmayı, ana baba hakkını affettiren ve asli görevlerdenmiş gibi saydıklarını da bizzat görmekteyiz.