HAFIZ HALİL İBRAHİM EFENDİ
Miladi 1854 yılında Afyon'da doğmuş 1940 yılında vefat etmiştir. Karacaahmetli oğullarındandır.
Meşhur müderris Hasan Efendi'den ders almış hafızlığını bitirip icazet almıştır, Ayrıca musamcı Zade Ahmet Efendi'den okumuştur.
Bir ara köprü başında bekçilik yapmıştır, bir gün gece bekçiliği yaparken bir kimse ölmüş cenazeyi kadınlar pazarındaki mezarlığa gömmüşler, bir gün önceki gece' de çarşıda hırsızlık vakası olmuş. Birkaç dükkan soyulmuş ertesi gece, Hafız Halil İbrahim Efendi gece kulübede nöbet beklerken, gece yarısı mezarlıkta bir gürültü işitmiş.
Acaba bir hırsızlık mı oldu diye mezarlığa koşmuş baksa ki bir gün önceki gömülen cenazenin kabri açılmış kabirde cenaze yok, açık olan kabirden öyle mis gibi bir güzel koku geliyor ki, Halil İbrahim bu güzel kokunun tesiriyle kendinden geçmiş kabrin içine girmiş. Fakat Belki bir hırsızlık olur korkusuyla mezardan geri çıkmış, çarşıyı dolaşmış yarım saat sonra yine gelmiş kabre girmiş, yine bölgesini dolaşmak için çıkmış, yine kabre girmiş dördüncü defa girdiğinde gizli bir kuvvet kendisini kabirden çıkartarak.
Hıdırlık tepesinin hizasına kadar kaldırmış, Afyon'un etrafını tamamen görmüş sonra indirmişler bu durumu görünce, Mezarlıktan kulübesine gelmiş, yine mıntıkasını dolaşmış o sırada köşede.
Kahveci olan Bekir Ağa kahvesini açmış Hafız Halil İbrahim Efendi Selam vererek, Bekir ağaya kahveye girmiş.
Bekir ağa gel bakalım Hafız sen bugün çok yorulmuşsun Hadi eve gidelim biraz yatıp istirahat et demiş.
Fakat Halil İbrahim Bekir ağa mıntıkamı dolaşmam lazım diye ısrar etmiş, Bekir Ağa Hafız Halil İbrahim'in ağzının bir tarafa yamulduğunu yani çarpıldığını anlamış.
Halil İbrahim de kabirdeki gördüğü halden, Bekir ağaya bahsetmemiş. Bekir Ağa Hafız yorgunsun eve gidelim biraz yat bu gece ben senin yerine bekçilik edeceğim demiş.
Beraberce Halil İbrahim Efendi'nin çavuşlardaki evine gitmişler kapıyı çalmışlar kapı açılmış içeri girmişler, Bekir Ağa hafız hemen yat demiş, Hafız yatmaya gidince. Bekir Ağa Halil İbrahim'in babasına hafızın ağzı çarpılmış kendisini vaziyetten haberdar etmeyin ve aynayı eline vermeyin diye tembih etmiş.
Halil İbrahim'in amcası Mısri imamı Hacı Hafız okuya, okuya Halil Ibrahim'in ağzını düzeltmiş.
Hafız Halil İbrahim Yine gece bekçiliği ederken büyükçe bir üyük kuşu kadınlar pazarındaki Süleyman Şah germiyan'ının Türbesi üstüne konar hu, hu diye ötermiş Hafız Halil İbrahim kuşun yanına yaklaşmış, ey kuş her zaman o muhterem zatın üzerine konarsın, ne olur bir de benim kulübemin üzerine kon demiş, kuş hemen konmuş Hu, hu diye ötmeye başlamış.
Halil İbrahim Efendi kasaplardan topladığı ciğer ve et parçalarıyla o kuşu beslermiş kuşa.
Alişan adını koymuş, Hafız Halil İbrahim kulübenin kapısına tak, tak diye üç defa vurur ve Alişan diye bağırınca gece ve gündüz vakit demeden gelir Hu, hu diye ötermiş.
Bu Hadise İstanbul'a kadar duyulmuş, bu hadiseyi duyan O zamanki İstanbul müftüsü merak etmiş, yanındaki üç dört kişilik heyetle Afyon'a gelmiş, Hafız Halil İbrahim'i bulmuşlar ne için geldiklerini anlatmışlar. İstanbul müftüsü Hafız şu üyük kuşunu çağır da bir kere görelim demiş. (Bu Hadise 1915 yılında olmuş). Hafız Halil Efendi çomağı kulübeye üç defa vurmuş Alişan gel bakalım diye bağırmış üyük kuşu barınmış olduğu kaledeki yuvasından gelip, kulübenin üzerine konmuş Hu, hu diye ötmeye başlamış.
Bu durumu gören İstanbul müftüsü hayrette kalmış ve üyük kuşuna dönerek, Ey mübarek kuş burada oturup duruyorsun ihtiyarlar ve kadınlar işle güçle meşgûl iken gençlerimiz cephelerde vatan millet ırz ve namus uğruna cephede çarpışıyorlar, burada duracağına onlara yardım et diye söylemiş bu sözü işiten üyük kuşu Hu, hu diye cevap vermiş kanatlarını çırpmış Afyon üzerinde üç defa dolaşmış, Çanakkale istikametine gitmiş Çanakkale'de gelibolu'daki cephede düşmanla çarpışan Afyonlu gençler Afyon'daki üyük kuşunun Hu, hu deyip düşman askerlerinin üzerine pençelerine kıstırdığı taşları attığını gördüklerini, Afyon'a geldiklerinde Halil İbrahim Efendi'ye anlatmışlar.
Yorumlar
Kalan Karakter: