Psikoterapi kelimesini duyunca belki pek çoğunuzun aklında; bir divana yatıp gözlerini kapatan hasta ile yanı başındaki tekli koltuğa oturup onu dinleyen ve elindeki deftere not alan doktor imgesi canlanıyor olabilir. Bu 19. Yüzyılın sonlarında ve 20. Yüzyılın başlarında psikoterapi kavramı için alışılmış bir görüntü olsa da şu an durum biraz daha farklı. Psikoterapi duygusal ve davranışsal sorunların çözümünü, ruh sağlığının geliştirilmesini ve korunmasını amaçlayan tekniklerden oluşur. Şu anda dünya üzerinde ve Türkiye’de Bilişsel Davranışçı, İnsancıl, Psikodinamik gibi birçok psikoterapi türü ve bunların alt dalları bulunmaktadır.
Psikoterapi belki geçmiş yıllarda halk arasında sadece “delilerin” yararlandığı bir şey gibi düşünülse de çağımızda artık durum değişmiştir. Artık “psikoterapi”, “psikoloji” gibi kavramları halk daha fazla kabul etmiştir.
Psikoterapi hangi konularda bizlere yardımcı olabilir? İsterseniz biraz da bundan bahsedelim. Psikoterapi düşüncelerin üzerinde yeniden düşünüp yanlış inanışlarımızı fark etmemizi sağlar. Dürtüsel davranmamayı, davranışlardan önce düşünmeyi öğretir. Kendimizi koşulsuz sevebileceğimizi ve sadece kendimizle mutlu olabileceğimizi öğretir. Keşkelerin pişmanlıkların işlevsel olmadığını, değiştirmemiz gereken bir şeyler varsa bugünden başlayabileceğimizi gösterir. Belirsizliklere katlanabilmemizi ve sorunlarımızı çözebilmemizi sağlar. Hayatta bir amacın olmasının önemini ve tutkuyla yapılan işlerin insanı mutlu ettiğini öğretir. Bakış açısının aslında pek çok şeyi değiştirebildiğini gösterir. Sorumluluklarımızdan kaçsak bile sorumsuzluklarımızın mutlaka karşımıza çıkacağını fark ettirir.
Yani anlayacağınız psikoterapi sadece bir tedavi değil bir OKULDUR. Bize nasıl yaşamamız gerektiğini öğreten bir okul. Yararlanmak isteyen herkesin yararlanabileceği bir okul! Psikoterapiyi bu çerçevede değerlendirmek bunun sadece “sıkıntısı olanların yararlandığı” bir şey olmadığını, herkesin fayda sağlayabileceği bir hizmet olduğunu bize gösterecektir.
SEDA İŞİSAĞ-PSİKOLOJİK DANIŞMAN