Sevgili dostlar VEFA ' yı sevdiklerimize, dostlarımıza, akrabalarımıza, arkadaşlarımıza velhasıl
bir nebzecik hayatımıza dokunan kimselere karşı verdiğimiz değer olarak tarif edebiliriz. Hayatım
boyunca çok fazla kişilerle tanışıp görüştüm. Kiminin iyiliğini kiminin de kötülüğünü gördüm. Kötülük
edenleri Allaha havale ederek üzerlerini çizdim. İyiliğini gördüğüm dostlarımı da hiçbir zaman
unutmadım. Bu yazımda da her zaman desteğini gördüğüm dost canlısı Kırşehir ili Akpınar ilçesinden
Diyanet İşleri Başkanlığı Bilgi işlem, Planlama ve strateji geliştirme Şube Müdürü olarak görev
yaptıktan sonra 2009 yılında da iki dönem Akpınar Belediye başkanlığını yapan Mustafa Karahan’ı
köşeme konuk ederek ona karşı vefa borcumu ödemeye çalışacağım. 1977 yılında Afyon Eğitim
Enstitüsünden mezun olduktan sonra Adeyze Camii Müezzinliğinden, Hacı Ömer Camii imamlığı
görevine başladım. Bu arada Gazi Mahallesinde bulunan Erdem Belde koop.evime taşındım. Yedi sene
bisikletle çok zor şartlar altında karda kışta gelip gittim. Allaha çok şükür görevimi hiç aksatmadım. Bir
ara intibak düzelttirmesi için Diyanet işleri Başkanlığına gittim. Dostlarımın tavsiyesiyle Mustafa
Karahan Müdürümle tanıştım. Kısa zamanda kaynaştık. Benim Eğitim Enstitüsünden mezun olduğumu öğrenince bana hayatımın teklifini sundu. O zaman Başkanlıkta çok etkiliydi. Hemen gel seni Şef
olarak başlatayım diyerek bana güzel bir teklifte bulundu. Ben bu teklifle Afyon'a döndüm. Hacı hanımla acaba Ankara da 6 nüfusla geçinebilirmiyiz diye başladık düşünmeye. Allah nasip etmedi mi etmiyor işte. Korktuk bu güzelim teklifi kabul edemedik. Sanki Ankara'da aç kalacağız. Bir türlü ileriyi göremedik. Karşımıza çıkan nasibi elimizin tersiyle geri çevirdik. Her vardığım da devamlı gelmem için bana dil dökmesine rağmen hep reddettim. Sonraki yıllar Müdür olduktan sonra gitmek istedim ama nasip olmadı. Ankara içimde bir uhde olarak kaldı. Zaman zaman aklıma geldikçe keşke der üzülürüm. Bizim zamanımızda Müftülüklerde Hac Umre Büro elemanları yoktu. Hac Umre sezonunda büro elemanları cami görevlilerinden kurulurdu. Benim zorlukla gelip gittiğimi bilen Müftülük saymanı Rahmetli Ömer Koç Hac ve Umre bürolarında görev almam için yardımcı olurdu. Yaklaşık bir ay görev yapar daha sonrada pasaportları teslim etmek için Ankara veya İstanbul’a gönderilirdim. Bu böyle devam ederken tabi bizde Hacca gitmek istiyor, bir türlü amirimize beni de götür hocam diyemiyor dum. Sadece nasipse bize de bir gün sıra gelir deyip avunuyordum. 1984 Hac yazım süresi bitmişti. Yine pasaportları Ankara'ya teslim görevi bana verilmişti. Ankara'ya Müftümüz Osman Müderrisoğlu, Ömer izzet Köken’le gittik. Pasaportları teslim ettik. Şöyle bir dostlarımızı ziyaret edelim diyerek Müdürümüz Mustafa Karahan’ın yanına girdim. Buraya bir türlü gelmedin diye sitem ettikten sonra "Hayırdır niye geldiniz" dediğinde bende "Pasaport teslimine geldiğimi söyledim. Hacca gidip gitmediğimi sorduğunda "Daha gidemedim. Nasip olmadı" dedim. Oda "olur mu yahu hacca gitmemek" deyip "Bana birazcık müsaade et Sen çayını iç ben geliyorum" diyerek yanımdan ayrıldı. Yaklaşık 10 dakika sonra yanıma gelip "Hocamla görüştüm. Hacca gidiyorsun. Hayırlı olsun" deyince dünyalar benim oldu. Demek ki Allah o yıl bana haccı nasip etmiş, buna da Kadim dostum Mustafa Karahan'ı vesile kılmıştı. O yıl hacca gittim. Allah ondan ve sebep olanlardan razı olsun.
1993 yılında Afyon Vakıf Öğrenci Yurduna Müdür olarak önerilip Vakıflar Genel Müdürlüğüne gönderildiğimde orada bütün işlemler tamamlanınca daire başkanı "Biz görevimizi yaptık. Fakat Diyanetten Muvafakat alman lazım. Bildiğim kadarıyla pek muvafakat verilmiyor deyince biraz moralim bozulur gibi oldu. Evrakları elden alarak doğru Diyanete Mustafa Karahan dostumun yanında aldım soluğu. Durumu anlatınca çok sevindi. Buraya getiremedim ama Afyona Müdür olmana sevindim deyip, muvafakat benim işim diyerek çayımı içene kadar muvafakatımı alıp getirdi. Tekrar hayatıma dokundu. Böyle adam gibi adam, kadim dost hiç unutulur mu sevgili dostlar.