BAĞIMLILIKLARIMIZ
İnsanı insan yapan değerler olduğu gibi, toplumun da temelini oluşturan, kritik öneme ve belirleyici niteliklere sahip alışkanlık ve gelenekler vardır.
Bu değerlerimizi ve geleneklerimizi muhafaza etmek, gelişen ve değişen dünyada çok daha zor hale gelmeye başladı. Neden diye soracak olursanız; sosyal medya kullanıcı yaşının gitgide düşmesi ve televizyonların hayatımızda ciddi etkilere sahip olması; gençlerimiz ve çocuklarımızın hayata karşı duruşlarını ve görüşlerini bir kısım açgözlü program yapımcısı ve internet fenomenlerinin eline bırakıyor da ondan.
Bugün insanoğlu bir günde çok uzun süreler geçiriyor internet ve televizyon başında. Hatta sevdiklerine sarılmadan önce telefonlarına sarılıyor. Bu durum, birçok kesimin de iştahını kabartıyor. İnsanların hoşuna gidecek konularda videolar ya da sosyal medya hesapları oluşturuluyor, yine aynı seviyede yapımlara imza atılıyor televizyon ekranlarında.
Belli bir yaşa gelmiş insanı etki altına almak zordur. Kolaydır ama zordur. Çünkü insanın belli bir yaştan sonra kandırılma ve etki altına alınma derecesi düşer. Kolay kolay yalan, dolan ve safsatalara kanmazlar.
Ya çocuklar ve ergenlik çağlarına yeni adım atmış ya da atmakta olan gençler? Onlar da öyle mi? Tabii ki hayır. Onlar; kandırılma ve sürüklenme seviyeleri en yüksek insanlardır. Çünkü henüz belli bir kültür düzeyine sahip değillerdir ve kendi başlarına karar alma mekanizmaları sağlıklı şekilde çalışmaz. İlla ki bir bilenin yani, kendisine zarar vermeyecek olan kişiler olan ailelerinin kontrolünde kararlar almaları gerekir. Bunun tersi bir durumda, zarara uğramaları ya da yanlış işlere imza atmaları kaçınılmaz olmaktadır.
Günümüz insanı, popüler olmaktan hoşlanıyor. Özellikle en az bir sosyal medya hesabına sahip insanlar, yazdıklarının ya da paylaştıkları resimlerin beğeni ve yorum almasından haz duyuyor adeta. Hatta gün içinde canı sıkıldıkça sırf birileriyle etkileşim haline girmek için paylaşım yapan bağımlı insanlar bile var. Elbette her şeyin bağımlılığı olduğu gibi, sosyal medyanın da var. Bu durum, bazen can sıkıcı sonuçlara yol açabiliyor.
Peki, öyleyse, bu tespitler ışığında ne yapılmalı, nasıl adımlar atılmalı? İnsanların, özellikle de gelişme çağındaki gençler ve çocukların; özellikle sosyal medya kullanımları ve televizyon karşısında geçirdikleri süreler; en azından bir aile ferdi tarafından kontrol altında tutulmalı. İpin ucu kaçırılmayacak ve bu kullanımların sonunun olumsuz noktalara varmayacak şekilde yapılması şart.
İnsana sınırsız yetki ve limitsiz zaman verirseniz; mutlaka işin sonunda istenmeyen şeyler meydana gelir. Bu nedenle, gençlerimizin ve çocuklarımızın teknolojiyle olan ilişkilerini makul ölçülerde tutmak için belli kısıtlama ve sınırlamalar, onların lehine olacaktır. Zira elindekilerin kıymetini bilmeyen, azdan çok, çoktan az çıkarmaya muktedir olamayan nesiller üretmiş oluruz. Sonra da; insanların ne kadar haddini bilmez hale geldiklerinden şikayetlenerek, yaşadığımız olumsuzlukların bizi üzmesine engel olamayız.
Nedendir bilinmez ama imkânsızlıklardan imkân oluşturan insanlar her zaman, her alanda daha başarılı ve daha mutlu oluyor. Bunu toplumda rahatlıkla gözlemleyebiliyorsunuz. Bu duruma; her türlü şartta ayakta durabilmek deniyor. Zaten başarılara da her olumsuzluğa rağmen yılmayan ve çalışan insanlar ulaşıyor. Sevgiyle kalın…
Yorumlar
Kalan Karakter: