Tarihî Perspektif–Sosyal Adaletin İzinde
Osmanlı’da Yetim Hakkı ve Eytâm Sandıkları: Sosyal Adaletin Sessiz Muhafızları
Dr. Necla Kızıldağ PALTA – Tarihçi / Osmanlı Sosyal Yapıları, Osmanlı Kurumları ve Medeniyeti, Osmanlı Sosyoekonomik Tarihi Uzmanı
Toplumun sosyal dokusunu güçlendiren en önemli yapı taşlarından biri, dezavantajlı bireylerin haklarını gözetmektir. Bu bağlamda yetimler, hem dini hem de ahlaki bir sorumluluk alanı olarak karşımıza çıkar. İslam dini, yetimlere özel önem atfederken, Osmanlı Devleti bu sorumluluğu yalnızca vicdanlara değil, kurumsal yapılarla da üstlenmiştir.
Osmanlı’da 19. yüzyıldan itibaren sistematikleşen Eytâm Sandıkları, yetim çocukların miraslarını güvence altına alan ve bu varlıkları değerlendiren bir fon işlevi görmüştür. Sandıklar yalnızca mal koruma amacı taşımaz; aynı zamanda bu malları işletmek, gelir sağlamak ve böylece yetimi topluma kazandırmak gibi çok yönlü bir görev üstlenmiştir.
Bu sistem sayesinde, yetim malları toplum içinde ihtiyaç sahiplerine borç verilerek değerlendirilmiş, malların değer kaybı engellenmiş ve yetimler reşit olduklarında ellerinde bir sermaye ile hayata atılmışlardır. Ne var ki zamanla bazı sandık müdürlerinin bu yetkileri suistimal ettiği, malları zimmete geçirdiği ve devletin bu ihlalleri nizamnameler yoluyla düzenlemeye çalıştığı da arşiv kayıtlarında yer almaktadır.
Yetim Malından Yapılan Borç İşlemine Dair Arşiv Belgesi.
Kaynak: 628 Numaralı Üsküdar Şer’iyye Sicili, Sayfa 20.
1851 yılından itibaren çıkarılan yönetmelikler, yetim mallarının korunması, sandık görevlilerinin sorumlulukları ve denetim usulleri hakkında detaylı hükümler getirmiştir. Bu düzenlemeler, Osmanlı’nın sosyal adalet anlayışının yalnızca teoride kalmadığını, güçlü bir denetim ve düzenleme mantığıyla desteklendiğini gösterir.
Bugünün sosyal güvenlik sistemlerine ilham verebilecek nitelikte olan bu yapı, geçmişin sadece nostaljik bir hatırası değil, etkili kamu yönetiminin ve vicdan temelli adaletin tarihi bir örneğidir. Eytâm Sandıkları, Osmanlı’nın sosyal devleti nasıl tanımladığına dair önemli bir ipucu sunmakta, yetim hakkını bir devlet meselesi olarak ele almasıyla çağının çok ötesinde bir perspektif sergilemektedir.
Son Söz
Geçmişin bu dikkat çekici sosyal kurumu, bize sadece tarihi bir bilgiyi değil, aynı zamanda günümüz toplumsal yapılarında vicdanı, adaleti ve korumayı nasıl tesis etmemiz gerektiğine dair bir mesaj da bırakmaktadır.
Yetim Bir Çocuk, İstanbul Boğazı Kıyısındaki Kabristanda Babasının Mezarı Başında Dua Ederken.
Yorumlar
Kalan Karakter: