Önce ki yazılarımızda, okuduğunuz gibi, Deli (Veli) Bekirin, dili çok sivri ve kırıcıdır. Hani derler ya, lafı yüzündedir, hemen söyleyiverir. İnsanları Hicv ettiği, yerdiği, taşladığı için; Turabi Hz. tarafından, Hacı Ali’nin yanına (Sinir köyüne) zorunlu ikamete gönderilir. Deli Bekir, Hacı Ali’nin köy odasında kalır. Gün gelir, sekarettedir Harabi. O da Hocası Turabi gibi, öleceği günü bilir. (Edip Ali Bakiye göre, 1978 yılları’dır) Deli Bekir’in Vefat ettiği gün ve defni ile ilgi yaşananları, Edip Ali Bakiden (1945)den itibaren yazarlar, araştırmacılar ve akademisyenler tarafından, Sinir Köyü tarafında olanları, bu güne kadar anlatılagelmişler.
Ben, Şahanoğlunun torunu olarak, Sinir Köy ve Anbanaz tarafındaki olayları birleştirip, beraberce dedelerimiz, babalarımız büyük amcalarımız, tarafından anlatıla, anlatıla bize kadar, ulaşan şekli ile, sizlere anlatacağım.
Mart ayı; kar yağışlı, bir Cuma günü. Öğleye doğru Harabi, köy imamını çağırır. Köy odasında seslenir, İmama...
‘‘Savsalayıp durma, kazanımı yak
Ne üşüt suyumu, ne ısıt karar yap''
Diye devam eden, meşhur ölüm destanını, şiirini, sekarette iken dahi, ruhu teslim edinceye kadar, tamamlar. ( Şiirin tamamını ilerleyen bölümlerde okuyacaksınız.
Evet Mart ayı ve Cuma gün, haşhaşların (Haşgeş bitkisi ) birinci çapa zamanı.
Bu tarihlerde Turabi Hz. Deli, Bekir’den 2-3 yıl önce vefat etmiş olup, kabri Kasımpaşa İlkokulunun (Kendin yap Atölyesi) altlarındaki, eski marul bahçelerindedir. Afyonda Turabi Hz. ŞEHRE KÜSTÜM olarak da bilinir. Kabri, altı direkli, kubbeli yanları açık, Türbe şeklinde, Hanedan Lokantasının arkasındadır.
Velî Bekir Harabi Yaşlanmış olup, Sekarettedir. O gün öleceğini bilir. Hacı Ali’nin köy odasında, (Tınaztepe’ de) Deli Bekir Şahanoğluna seslenerek, ‘’Ben sekaretteyim, Şahanoğlu haydi yürü, bu gün kalıbı değiştireceğim (öleceğim) gel’’ der.
Oradaki Tınaztepeliler (Sinir köylüler) galiba sekarette (ölüm anın verdiği sıkıntı) olmasının etkisi. Ne söylediğini bilmiyor. Anbanaz nere, Sinir köy nere. Mart ayı, bu karda, kışta , Şahanoğlu duyacak da gelecek, diye aralarında konuşurlar, bazıları Veli Bekir’e..
—Bekir ağa, Anbanaz (Beyyazı) nere , Sinir köyü nere? Şahanoğlu duyacakta nasıl gelecek, derler.
Çünkü, kar yağışlı bir Mart ayı. 150 sene kadar önceki ulaşım ve haberleşmeyi , düşünün!!!
Deli Bekir’de onlara..
—0 Beni duyar, gelir, Beni Şahanoğlu defnedecek, der.
Yıl 1878 , haşhaş bitkisi (Afyon) birinci çapa çapalama zamanıdır. Şahanoğlu, gelinleri (12 gelinleri ve yakınları) ve torunları ile haşhaş çapalamak için tarladalar ve çalıyorlar. Haş haş çapalarken, Anbanazda da kar yağmaya başlar.
Şahanoğlu, Deli Bekir’e ‘’Burada kar yağıyor diye seslenir." Tarladakiler kendi kendine konuşuyor zanneder.
Sinir köyünden de, Harabinin konuşmalarını köy odasındakiler, sekarette olur böyle şey diye aralarında konuşur.
Harabi...
—Şahanoğlu sana kar mı dayanır, yürü. Çabuk gel ben vefat edeceğim, der.
Sinir köylüler gene, kimi şaşkın, kimi kendilerinin biraz önceki sözlerine cevap zanneder. Ölüm anında, saçmalıyor diye düşünürler.
HARABİ ikinci defa, gene, tekrar...
—Haydi Şahanoğlu gel artık, çabuk ol, der.
Oradakilere de beni, Şahanoğlu yıkayıp defnedecek diye tekrar, eder.
Şahanoğlu ikinci daveti de duyar, ancak bir türler ayrılma fırsatı bulamaz.
3. Devatle, devam edecek.