İL MÜFTÜSÜ KAZANCI’DAN TÜRKELİ’YE ÖZEL AÇIKLAMALAR
Müftü Kazancı Mescid-i Aksa’dan Tik-Tok’a, deprem bölgesinde yürütülen çalışmalardan, Başmakçı’daki sarık olayına kadar birbirinden önemli konulara değindi. İşte Müftü Kazancı’nın özel röportajı…
MESCİD-İ AKSA’YA YAPILAN SALDIRILARI DEĞERLENDİRİR MİSİNİZ?
Müftü Kazancı: “Öncelikle şunu söyleyeyim ki Mescid-i Aksa bizim en önemli kutsal mekânlarımızdan birisidir. Müslümanların ilk namazlarını kıldıkları yerdir. Gerek Mescid-i Aksa gerekse Kudüs miracının da gerçekleştirdiği bir mekândır. Çünkü Efendimiz oradan miraca yükselmiştir. Peygamber Efendimiz tarafından sürekli övülen aslında bir Peygamberler şehridir. Aynı zamanda bütün dinlerin de ortak merkezidir Kudüs. Dolayısıyla orası bir barış yurdudur, selamet yurdudur, savaşta herhangi bir emniyetsizlikten güvensizlikten uzak olması gereken bir mekândır. Aynı zamanda efendimiz bir hadisi şerifinde ziyaret edilmeye değer üç mescitten bir tanesidir demiştir. Malum bunların bir tanesi Mescid-i Kâbe, bir tanesi Mescid-i Nebi Medine’de, bir tanesi de Mescid-i Aksa Kudüs’tedir. Bütün Müslümanların canından değerli olarak bildiği kutsal bir mescit olduğu için aslında bütün Müslümanların aynı zamanda da kırmızı çizgisidir bu mekan. İki, üç hafta önce 90 bin camimizde Kudüs ile alakalı okunan Diyanet İşleri Başkanlığımızın belirlediği hutbede Mescid-i Aksa’nın önemine değinildi ve Müslümanların kutsal mekanı olduğu söylendi. Ama maalesef gelin görün ki her Ramazan ayı geldiğinde Müslümanların o manevi hayatını dumura uğratmak gevşetmek ya da Müslümanları incitmek adına her ramazan da Yahudi İsrail mutlaka bir vesileyle Müslümanların Mescid-i Aksa’sına ve ibadetlerine engel olmaya çalışıyor. Yine bu Ramazan da da ciddi manada bir baskın oldu ibadet eden kardeşlerimizi hedef aldılar. Biz bu yapmış oldukları eylemleri lanetliyoruz ve kınıyoruz, şiddetle kınıyoruz. Böyle bir zihniyete son verilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü insanların ibadet özgürlüğü vardır. Mabetlerin kutsiyeti söz konusudur. İnsan hakları önemlidir. Bilirsiniz kişinin doğuştan getirdiği haklar vardır. Dini malı canı aklı bunlar olmazsa olmazdır. İşte bu kapsamda kimsenin dinine ibadetine musallat edilmemesi gerekir. Dolayısıyla biz uluslararası kamuoyunu ve İslam dünyasını bu zorbalıkların hesabını sormaya ve anı zamanda da güçlü bir tavır ortaya koyarak harekete geçirmeye davet ediyoruz. Kudüs’ün Peygamberler şehri olduğunu daha önce söylemiştim peygamberler orada hep iyiliği barışı anlatmışlardır. Bu yüzden bütün dünya Müslümanlarının ve İslam ülkelerinin vicdan sahibi Yahudi ve Hristiyanların bu saldırıya gerekli tepkileri göstererek müdahale etmeleri ve engel olmaları gönlümüzün arzusu ve ciddi manada gerekmektedir. Kudüs’ün barışı ve özelliğini muhafaza etmesi için tüm insanlığın ortak vazifesi olduğuna inanıyoruz. Artık bu saldırıların son bulması lazım son verilmesi lazım. Buna ilaveten Türkiye’nin dışında ciddi manada tavır koyan ülkelerin olduğuna gözlemlediğimizi söyleyemem. Kısık ses cılız ses oluyor maalesef ama gönül arzu ediyor ki Müslümanlar ve uluslararası toplum Hristiyan âlemi de Yahudi âlemi de duyarlı sağduyulu insanların ibadetine ve dini hassasiyetlerine müdahale edilmemesi gerektiği noktasında ciddi ve çok güçlü bir şekilde ses çıkartmaları gerekir.”
AFYONKARAHİSAR İL MÜFTÜLÜĞÜ DEPREM BÖLGESİNDE NE GİBİ ÇALIŞMALAR YAPMAKTA?
Afyonkarahisar İl Müftüsü Sinan Kazancı: “Tabi asrın felaketiyle karşı karşıya kaldık. İlk günden itibaren Diyanet İşleri Başkanlığımızın görevlendirmeleri ve talimatlarıyla ben Kahramanmaraş’a 13 kişilik ekibimle birlikte yola çıktım. Ve orada yaklaşık 1 hafta gerek arama kurtarama noktasın da gerek de cenaze defin işleri, kefenleme işleri ciddi manada orada hizmet ürettik. Ondan sonra da başkanlığımız beni Hatay’a koordinatör olarak görevlendirdi. Yaklaşık 14 gün boyunca da orada biz Hatay koordinatörlüğü olarak Diyanet İşleri Başkanlığı da mezarlıklar gelen gıdaların dağıtımı gelen personellerin hangi alanlarda istihdam etmesi noktasında ciddi manada orada bir hizmet üretmeye çalıştık. İlimizden yaklaşık 120 civarında personelimiz şuana kadar dönüşümlü olarak deprem bölgesi Hatay’a gittiler. Oraya gönüllük esasına dayanarak gittiler. Orada başta cenaze işleri olmak üzere gıda dağıtımı manevi rehberlik 4-6 yaş Kur’an kursu etkinlikleri Ramazan ayı münasebetiyle Diyanet İşleri Başkanlığımız, Diyanet Vakfı Kütahya ili ile Kırıkhan’da 1 ay boyunca yaklaşık 1200 kişilik iftar vermekle görevlendirildi. İlk 15 gününü Kütahya Müftülüğü karşıladı. Şuanda bizim 7 tane personelimiz orada 1500 kişilik yaklaşık iftar veriyoruz. Ramazan Bayramına kadar iftar ve sahur vermeye devam edeceğiz inşallah. Malumunuz Sayın Valimiz’de İskenderun’da. Oraya da biz 12 tane personelimizi ile çadır kentlerde olan vatandaşlarımıza namaz kıldırma, onlara sohbetlerde bulundurma, çocuklara dini değerleri öğretmek gibi görevlerde bulunduk. Onlarla ilgilenmek adı altında yaklaşık 20 tane personelimiz var. Allah nasip ederse ayın 13’ünde bende gideceğim. Kısmet olursa inşallah deprem bölgesinde ziyaretlerimiz ve yapılan hizmetleri görme bir takım dokunuşlar yapmak üzere inşallah orada olacağız. Sürekli planlamalar yapılıyor. Valiliğimiz tarafından bu planlamalar çerçeveler içerisinde sürekli dönüşümlü olarak hizmetlerimizi yürüteceğiz. Kardeşlerimizin acısını kardeşlerimizin yarasını dindirmek sarmak adına her şeyi yapacağız. Devlet millet bütünlüğü içerisinde bu hadiseden güzel bir şekilde üstesinde geleceğimize inancımız tamdır.”
BAŞMAKÇI’DA İMAM SARIĞININ ÇÖP KONTEYNERİNE ATILMASI İDDİALARINA AÇIKLIK GETİRİR MİSİNİZ?
Kazancı: “Bu hadise Başmakçı’da bir buçuk yıl önce olmuş bir hadisedir. Bir buçuk yıl önce imamımız düşünmeden bir anlık farkında olmadan eskiyen sarığını çöpe atmış. O mahallede bulunun bir vatandaşımız bu hadiseyi görünce bunun resmini çekmiş. Hocamızla arasında bir diyalog sorunu yaşamış olacak ki hadiseyi müftülüğe intikal ettirmiş. Müftülük bir buçuk yıl önce o hocamızla alakalı resmi prosedürü tamamlamıştır. Bizim cübbemiz sarığımız önemlidir, hassastır dolayısıyla konu hassas olduğu için bu konularda daha dikkatli olması yönünde hocamıza inceleme başlatılmıştır. Evraklarını sizinle paylaşabilirim. İnceleme başladı ve bu inceleme neticesinde hocamız uyarıldı. Aradan bir buçuk yıl geçmiş. Hocamıza gerekli uyarılar yapılmış olmasına rağmen bir buçuk yıl sonra bu hadise nasıl olduysa tekrar gündeme geliyor vatandaş tarafından. Buda tamamen vatandaşımızın hocamızla arasında yaşadığı olumsuz bir diyalogdan kaynaklanıyor. Başka herhangi bir konu yok. Resmi prosedür gerçekleştirilmiştir, tekrar belirtmek istiyorum bu konu bir buçuk yıl önceki bir hadisedir.”
FİTRE NEDİR? FİTRE KİMELERE VERİLİR? GÜNCEL FİTRE TUTARI NE KADARDIR?
Kazancı: “Evvela Ramazan-ı Şerifimiz hayırlı olsun Rabbim tutmuş olduğumuz oruçları kabul eylesin. Elbette Ramazan’a mahsus bir takım ibadetlerimiz var. Bu ibadetlerimizin başında oruç ibadeti gelmekte. Aynı zamanda da Ramazan Ayı yardımlaşma ve dayanışma ayı olma sebebiyle Ramazan’a mahsus vacip olan halk arasında fitre dediğimiz Sadaka-ı Fıkıh ibadetimiz var. Bu Sadaka-ı Fıkıh ibadeti insan olarak yaratılmış olmanın Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrüdür. Esasen normal şartlarda fitre yani Sadaka-ı Fıkıh bayrama eriştiğimiz zaman verilmesi gereken cenabı hakka bir şükür nişanesi olarak adeta yaratılış ve yaşamanın vergisi mesabesi olan bir ibadettir. Din olarak zengin olan insanların vermesi gereken yani başkalarına ihtiyaç duymadan yaşayacak olan insanların vermesi gereken bir ibadettir. Tabi bunu biz her ne kadar Ramazan Bayramının birinci günü verilmesi gerekir desek de Ramazan’dan önce verilmesini tavsiye ediyoruz. Çünkü bayrama insanlar bir takım ihtiyaçları varsa o ihtiyaç sahipleri onları almış olsunlar. Fıtır sadakasının ölçüsü vardır. Mesela bu rakamı Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek kurulumuz 70 TL olarak belirlemiştir. Bu en alt limitidir. Kişi günlük olarak 2 öğünde yediğinin miktarı neye tekabül ediyorsa aslında onu vermesi lazım. Yani bu önemli. Din İşleri Yüksek Kurulu 70 TL olarak belirledi diye illa 70 TL vermek durumunda değiliz. Tabanı budur. Tavanı istediğiniz gibi sizin ekonomik durumunuza göre çıkartabilirsiniz. Dediğimiz gibi bu fıtır sadakası normalde bir kişiye verilir ama hanede diyelim siz çocuklarınızınkinide vermeniz gerekir. Eşinizle beraber yaşıyorsanız normalde eşinizin vermesi gerekir ama sizde verebilirsiniz yani bunda bir mahsur yok ama çocuklarınkini verme gibi bir zorunluluğumuz var. 3 kişilik bir aile 210 TL tutuyor. Bu bir kişilik fitreyi ancak bir kişiye vermesi gerekir yani 70 TL’yi ben ikiye böleyim de 35 TL’ler halinde dağıtayım diyemeyiz. Ama üç kişilik bir fitre veriyorsunuz bunu üç ayrı kişiye verebilirsiniz. Burada önceliği kime vermemiz gerekir? Fıtır Sadakası bir defa bakmakla yükümlü olmadığımız kişilere vermemiz gerek. Yani anne babamıza veremeyiz. Dedemize, anneannemize, babaannemize veremeyiz, oğlumuza veremeyiz, kızımıza veremeyiz, torunlarımıza veremeyiz. Çünkü bunlar bizim bakmakla yükümlü olduğumuz kişiler birinci derece yakınlardır. Akrabalar sayılır amca, hala, dayı bunların kızları, kardeşler, gelinler, damatlar bunlara verilebilir. Ama dediğim gibi usul ve füru dediğimiz anne baba, dede, anneanne, babaanne bunlara birde oğul kız bunların çocuklarına yani torunlara verilmez. Ramazan aynına mahsus bir ibadettir mutlaka ramazan ayında verilmesi gerekir. Bayramın birinci gününe kadar verilmesi gerekir; bir vesileyle unutmuşsan aklımıza geldiği ilk andan itibaren vermemiz gereken açık bir ibadettir.”
SİZCE TİK-TOK YASAKLANMALI MI?
Müftü Sinan Kazancı: “Benim bütün sosyal medya mecralarım da hesaplarım var lakin Tik-Tok yok. Tik-Tok nasıl bir şey, Tik-Tokla alakalı sadece malumat sahibiyim. Kullanmadığım için doğrudan bir şey demem doğru değil ama ben şunu biliyorum ki şunu söylemekte fayda var çağımızın en önemli bilgi kaynaklarından ve iletişim araçlarından birisi de sosyal medya. Bunda hepimiz hemfikiriz. Ama sosyal medya kullanımı bunun adına Tik-tok desek de, İnstagram desek de, Facebook desek de, Twitter desek de hiç biri ölçüsüz ve kuralsız olmamalı. Evvela bunun altını çizmekte fayda var. Bir kuralı olmalı. Kuralı olmayan her oluşum ahlaki yozlaşmayı da beraberinde getirir. Dolayısıyla sosyal medya mecrasında da günlük hayatta da önemsediğimiz kurallara nasıl dikkat ediyorsak sosyal medya mecrasında da biz bunlara çok dikkat etmemiz gerekiyor. Sorumluluk, bilinçli, şuurlu, düşüncesine sahip olan bir Müslüman gerek. Sosyal medya gibi iletişim araçlarını kullanırken bir takım kurallara dikkat edilmelidir. Bu kurallardan olmazsa olmazı birincisi zaman bizim için bir hazinedir, sermayedir. Zamanı israf etmememiz lazım. Bugün gençlerimize bakıyoruz en az günlük girdiğim zaman 6 saat ortalama zaman bizim için çok değerli. Zamanı israf etmemek birinci kural. İkinci kural tecessüs dediğimiz insanların gizli hallerini insanların mahrem hallerini araştırıp bulup sosyal medya mecralarda deşifre etmemek. Çünkü bu çok önemli bir konu. İnsan onurlu bir varlıktır, ailesi onurludur, çevresi onurludur. Dolayısıyla o insanın nezdinde onurunu zedelememek lazım. Tecessüs dediğimiz milletin gizli hallerini ayıklayan araştırıp bulup da bunu sosyal medyada yayınlamamak lazım. Üçüncüsü en önemli olanı da bu, doğruluğunu araştırmadan her gördüğümüz şeyi doğruymuş gibi paylaşmamamız lazım. Şimdi o kadar acı o kadar telafi edilmeyen sonuçları beraberinde getiriyor ki Cenab-ı Hak ayeti kerimesinde diyor ki: “Ey iman edenler size bir fasıl haber getirdiği zaman o haberi iyice araştırın.” Eğer araştırmadan o haberi başkalarıyla paylaşmaya kalkışırsanız telafisi mümkün olmayan sonuçlar olabilir Allah muhafaza. Ve sonunda da çok pişman olursunuz diyor. Dolayısıyla biz mutlaka doğruluğunu araştırmamız lazım. Bir de insanı gerek nefsini gerek kimliğini gerek ise kişiliğini kötüye yönlendirecek, insanı cinnete yönlendirecek, insanı şiddete yönlendirecek tesirli olan şeylerden de hem gözümüzü hem de gönlümüzü hem de kulağımızı korumamız lazım. Mahremiyet konusu çok önemli ben nâcizane mesela bazı yerlerde yemek yediğimiz zaman ailemizle birlikte, çevremizle birlikte bunların paylaşılmasını doğrusu çok doğru bulmuyorum. Çok da şık bulmuyorum. İşin doğrusu, ailemizle beraber resimlerin paylaşılması bazen kem gözlü, bazen kem zihniyetli insanların Allah muhafaza eylesin etkisi alanına girmiş olabiliriz ki; bu da çok doğru değil işin açıkçası. Önce bir süzgeçten geçirmemiz lazım. Paylaşmamızda fayda var ama faydalı olmayacaksa bunları paylaşmamızın hiç kimseye faydası olacağı kanaatinde değilim. Bu konuda da biz zaman zaman ciddi manada vaazlarımızda sohbetlerimizde bilgilendirme yapmaya çalışıyoruz. Şimdi ben buradan hareketle sizin sorunuzun başına geleyim. Bunun adına Tik-Tok diyelim bunun adına başka bir sosyal medya diyelim bunun tamamen kişisel bir hadise olduğuna inananlardanım. Hani bu Tik-Tok denilen hadise faydalı olmak için bir takım şeyler paylaşıyorsanız bilmiyorum doğru mu söylüyorum. Çoğu yanlış değil mi. Yani bu yanlışı bizim tahsil etmemiz mümkün değil ama bir şeyi kapatmak çözüm müdür? Bir şeyi yasaklamak çözüm müdür? Aslında bana göre değildir. İnsanları bilinçlendirmemiz lazım yani gençlerimizi toplumumuzu bilinçlendirmemiz lazım kişiliğimizin, kimliğimizin, ahlakımızın örfümüzün dinimizin milli kimliğimizin de getirisi neyse onu yapmamız lazım. Efendim şurada bir takım insanlar kötü işler yapıyor diye işte bunlara ayak uydurup bizde kötü olmak zorunda değiliz. Eğer bir şey yapacaksak düzeltmeye yönelik yapmalıyız. Ben gençlerimize şunu tavsiye ederim Tik-Tok’un kötü anılmamasını istiyorlarsa Tik-Tokta güzel şeyler paylaşsınlar. Yani insanlara faydalı olsunlar zamanlarını, ahlaklarını, milli kimliklerini, Müslüman kimliklerini zarar verecek şeyleri paylaşmasınlar diye söyleyebilirim. Ama özellikle ben kapatma taraftarı, yasaklama taraftarı değilim.”
ÇOCUKLARA VERİLEN KUR’AN KURSLARINA İLGİ GEÇMİŞ YILLARA GÖRE NASIL?
Kazancı: “Şöyle söyleyeyim sizde malumunuz olduğu üzere okullar tatile girer girmez camilerimizde çocuklarımıza yönelik yaz kursları açılıyor. Ve bu konuda da bütün camilerimiz işte Kur-an kurslarımız hocalarımız biz orada öğrencilerimiz i bekliyoruz ve yaklaşık 2 ay bir eğitim dönemi için zaman var. Her yıl geçen bir önceki yıla nazaran ciddi manada bir artış oluyor. Hem Kur-an kursu sayımızda artış oluyor hem de katılım noktasında artış oluyor. Yani çocuklarımızla beraber onları hem eğiterek hem kültürel etkinliklerle eğlencelerle bu hizmeti sunmaya çalışıyoruz. Çocuklarımız adeta yaz tatilinin olmasını okulların tatil olmasını iple çekiyorlar. Çünkü camide hocalarımız onlarla çok güzel ilgileniyorlar. Dinimizi öğretiyorlar. Kur’an-ı Kerimi öğretiyorlar. Bilmedikleri namaz surelerini öğretiyorlar. Dolayısıyla yazı dolu dolu geçirmeye çalışıyoruz. Sayısal noktada artış olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.” >>ÖZEL HABER: YASİN AY - HÜSEYİN ER
Yorumlar
Kalan Karakter: