“RİSKLERİ AZALTMANIN YOLU KENTSEL DÖNÜŞÜM”
Basın toplantısına Afyonkarahisar İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Neoldum’un yanı sıra Afyonkarahisar İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyeleri Tuna Seçme, Abdullah Miraç Dal, Ayşegül Sevim katıldı.
Türkiye tarihinin gördüğü en büyük deprem olan 17 Ağustos 1999 Depremi’nin yıl dönümünde Afyonkarahisar Mühendisler Odası üyeleri basın açıklaması yaparak Türkiye’nin yaşadığı yıkıcı depremi anarken depremin yıkıcı etkilerine yönelik basın açıklamasında bulundu.
“COĞRAFYAMIZIN GÖRDÜĞÜ EN BÜYÜK DEPREM”
17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümünde açıklamalarda bulunan Afyonkarahisar İnşaat Mühendisleri Yönetim Kurulu Üyesi Tuna Seçme, “Tarihimizin en yıkıcı depremlerinden olan 17 Ağustos Marmara Depreminin üzerinden 24 yıl, 6 Şubat Depremlerinin üzerindense 6 ay geçti. Söz konusu depremlerin, coğrafyamızın gördüğü en büyük depremlerden olduğuna hiç kuşku yok. “ dedi. Seçme 17 Ağustos Depremi’nin Cumhuriyet tarihinin gördüğü en büyük deprem olduğunu ifade ederek, “1999 Gölcük Depremi Cumhuriyet tarihinin en büyük depremlerinden biri olarak kayıtlara geçmiş, 7,4 büyüklüğündeki bu deprem tüm Marmara Bölgesini etkilemiştir. Deprem 20 bin civarında yurttaşımızın canına mal olurken 50 bin civarında yaralanmaya sebep olmuştur. Bölgede yaklaşık 113 bini yıkık ve ağır hasarlı olmak üzere toplam 365 bin bina hasar görmüştür. 99 depremlerinin can ve mal kayıplarının yanı sıra ekonomiye de etkisi büyük olmuş, 2001 ekonomik krizinin önemli sebeplerinden biri olarak kabul edilmiştir” dedi.
“MARMARA DEPREMİ DEPREME OLAN BAKIŞ AÇISINI DEĞİŞTİRDİ”
İnşaat Mühendisleri Yönetim Kurulu Üyesi Tuna Seçme 1999 yılında yaşanan Marmara Depremi’nin Türkiye’de depreme olan bakış açısını değiştirdiğini dile getirerek, “Asıl olarak Marmara Depremi, ülkemizin depreme bakış açısının değişmesinde bir milat olma özelliği taşımaktadır. Depremlere karşı hazırlığın toplumsal bir farkındalıkla, mevzuattan uygulamaya kadar her kademede yeniden yapılanma ve dönüşüm ile mümkün olabileceği tüm kamuoyunca ortak bir fikre dönüşmüştür.” dedi.Seçme,1999 depremi sonrasında inşaatlarda kullanılan malzemelere yönelik değişikliğe gidildiğini ifade ederek, “İnşaatlarda kullanılan malzemelerin kalitelerinin artırılmasına yönelik adımlar, yenilenen deprem yönetmelikleri ve haritaları, yeni bir yapı denetim mevzuatının varlığı toplumda 2001 sonrası yapılan yapıların daha güvenli olduğuna dair bir kanaat oluşturmuş olsa da durumun sanıldığı gibi olmadığı, 20 yıllık zaman diliminde hiçbir konuda yeterli hazırlığın yapılmadığı 6 Şubat 2023 Depremleriyle ortaya çıkmıştır” dedi.
“MADDİ YIKIMLARIN BOYUTLARI ORTADA”
Afyonkarahisar İnşaat Mühendisleri Yönetim Kurulu Üyesi Tuna Seçme, geçtiğimiz aylarda Türkiye’yi derinden sarsan6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri ve 20 Şubat Hatay Depremlerine değinerek, “6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri ve 20 Şubat Hatay Depreminin yaratmış olduğu yıkım ne yazık ki 17 Ağustos Marmara Depreminin birkaç katı büyüklüğündedir. Depremden etkilenen 11 il ve çevresinde, resmi rakamlara göre 50 binin üzerinde yurttaşımız hayatını kaybetti, 36 bin civarında bina depremler esnasında yıkıldı, 311 bin bina ise kullanılamaz hale geldi. Uzmanlar bu depremlerin ekonomik maliyetinin 120-130 milyar dolar civarında olduğunu tahmin etmektedir” dedi.
“VAR OLAN STOKLAR DEPREM YÖNETMENLİKLERİNE UYGUN DEĞİL”
Var olan yapı stokunun büyük çoğunluğu, deprem yönetmelikleri dikkate alınarak yapılmadığını dile getiren Afyonkarahisar İnşaat Mühendisleri Yönetim Kurulu Üyesi Tuna Seçme, “Yapılar ya mühendislik hizmeti olmadan üretilmiştir ya da yeterli düzeyde mühendislik hizmeti almamıştır. TBMM’nin İzmir Depremi sonrası kurduğu Araştırma Komisyonun Temmuz 2021 tarihli raporuna göre Türkiye’de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmı riskli yapı statüsündedir. Bu risk ortadan kaldırılmadığı veya azaltılmadığı sürece ülkemiz büyük yıkımlarla defalarca yüzleşeceği gibi, depremler sonrası müdahalelerde de yetersiz kalmaya mahkûm olacaktır.” dedi.
“DEPREMLERDE RİSKLERİ AZALTMANIN YOLU KENTSEL DÖNÜŞÜM”
Bugün riskli yapı miktarımız istatistiksel yöntemlerle tahmin edildiğini ifade eden Seçme, “Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planına göre 2017 yılına kadar ülkemizdeki yapı stokunun envanterinin çıkartılıp bunlara müdahale edilmesi gerekmekteydi. Yine TBMM’nin Kahramanmaraş merkezli Depremlere ilişkin çıkarmış olduğu Mayıs 2023 tarihli raporundan anlaşıldığı üzere son 11 yıl içerisinde ülke genelinde 238 bin civarında riskli yapıya “Kentsel Dönüşüm” adı altında müdahale edilerek yenilenmesi sağlanmıştır. Yani 2012 yılından bu yana riskli olduğu düşünülen yapı miktarının sadece %3-4 civarındaki kısmı yenilenebilmiştir.” dedi.
“İSTANBUL’UN DEPREM RİSKİNE DİKKAT ÇEKTİ”
Türkiye’de depreme yönelik en büyük riskin İstanbul’da olduğunu ifade eden Seçme: “Aynı durum çok ciddi bir deprem tehdidi altındaki İstanbul için de geçerlidir. Bir milyon beş yüz bin civarında yapının olduğu İstanbul’da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının tahminlerine göre 600 bin civarında yapının riskli olduğu belirtilmektedir. Buna karşılık 81 bin 228 binanın “Kentsel Dönüşüm” kapsamında yıkılıp yenilendiği TBMM’nin Mayıs 2023 tarihli raporunda ifade edilmektedir. Buna göre İstanbul’daki riskli yapı dönüşümünün son 11 yıl içeresinde %13-14 civarında kaldığı görülmektedir. Aynı yöntemlerle devam edilmesi halinde İstanbul’un “güvenli” bir yapılaşmaya kavuşması 80 yıl gibi bir zamana yayılacaktır! Kaldı ki bu türlü bir dönüşümün sağlıklı bir kentsel dönüşüm projesi olmadığını aynı rapordaki veriler ortaya koymaktadır. İstanbul’da dönüştürülen 81 bin 228 binadaki 381 bin 214 konut ve 53 bin 942 işyerine karşılık, 702 bin 593 konut ve 64 bin 256 iş yeri yapıldığı ifade edilmektedir. %85 civarındaki yoğunluk artışı kent üzerinde ulaşım, altyapı, sosyal olanaklar gibi konularda büyük bir baskı oluşturup yaşanamaz kentler yaratırken, deprem açısından da yapısal riskleri kentsel risklere dönüştürmektedir.” dedi.
>>YASİN AY – EVREN ATCI
Yorumlar
Kalan Karakter: