Sevgili Okuyucu bu hafta size On yedinci asır şairlerimizden ve İstanbul Galata Mevlevihanesi’nin önemli şeyhlerinden Âdem Dede’yi tanıtacağım.Âdem Dede, aslen Antalyalıdır, Çavuş oğulları diye de anılan zengin bir aileye mensuptur. Doğum tarihi bilinmemektedir. 1627 senesinde Antalya Mevlevihanesi şeyhi Mehmet Dede’ye derviş olmuş ve daha sonra bir müddet de Konya’da bulunmuş, daha sonra İstanbul’a gelerek Galata Mevlevihanesi şeyhi Ankaralı İsmail Efendi’nin rahle-i tedrisinde yetişmiş ve 1631 senesinde de şeyhinin vefatı sonucunda Galata Mevlevihanesi şeyhliğine tayin edilmiştir.Âdem Dede, fukaraya sadaka verme konusunda cömertliği ile İstanbul’da nam salmış ve ailesinden kendisine miras yoluyla kalan serveti bu yolda dağıtmıştır. Dede için şöyle bir söylentide oldukça yaygınlaşmıştı. “Dede, kimya ile altın yapıyor” diyenlerin yanı sıra onun kerametine inananlarda ziyadece idi. Şöyle bir menkıbe nakledilir:“Âdem Dede, Dördüncü Murat devrinde bir gün bazı dervişleri de yanına alarak Hisarlara gezmeğe gider, ikindi namazından sonra kayık ile dönerken yanlarındaki dervişlerle birlikte ney ve kudüm ile deniz üzerinde Mevlevi ayini yaparlar. Meğer dönemin Emniyet müdürü sayabileceğimiz Bostancı başı da Yalı Köşkünde otururmuş, uzaktan dervişlerin seslerini işitince, birkaç bostancı ile bir sandal gönderir şeyh ve dervişlerini Tophane iskelesine yanaşırlarken çevirirler Yalı köşkü önüne getirirler. Bostancı başı bunları karaya çıkarır ve kayıklarını da deldirir, neylerini ve kudümlerini de bir taş üstünde kırdırır ve “Bundan böyle deniz üzerinde bu şekilde naralar atarak gezmeyesiniz” diye şeyhi azarlar ve dervişlerle beraber yol verir; Âdem Dede ile dervişleri kalpleri kırılmış bir vaziyette Bahçe kapısı iskelesine gelinceye kadar akşam olur, zor bela bir kayık bulup gece karanlığında denizde yol alarak Galata’ya geçerler.Tekkeye geldikleri vakit Âdem Dede, tekkedeki odasının saraya bakan pencerelerini kapatır ve 21 gün pencereleri kapalı tutar. Yirmi birinci günü pencere kepenklerini açtırdığından az sonra Bostancı başının padişahın gazabına uğrayarak idam olunduğu haberi gelir. Dervişlerden biri merak ederek saraya koşar ve büyük saray zabitinin kesik başını kendi ney ve kudümlerini kırdırdığı taşın üstünde görür.”Dördüncü Murat, Âdem Dede’nin hükümdarlarla boy ölçüşürcesine cömert olmasına sinirlenirmiş, bir gün kendisini dervişleri ile birlikte saraya çağırmış, Mesnevi okutturmuş, bir hayli sohbet ve meşkten sonra da şeyhin fukaraya verdiği gibi Âdem Dede’ye 100 dinar ihsanda bulunmuş, Âdem Dede’de padişahın ne demek istediğini anlayarak bundan böyle sadaka dağıtmada ileri gitmeyip fukaraya “Dervişane bahşişi” olan 18 dirhem vermeğe başlamış.Devrinin kıymetli şairlerinden olup sohbetlerinin zenginliği ve latifeleriyle meşhur olan Şeyhülislam Bahai Efendi de Mevlevi idi. Hatta Şeyhülislam cübbesini Âdem Dede’nin elinde giymişti, aralarında çok samimi bir dostluk bağı vardı. Bir gün Âdem Dede kendisinin mesnevi okuyucusu olan bir dervişi bir iş için Şeyhülislama gönderir; efendi:-Sen kimsin? Diye sorduğunda, Şeyhülislama gelen derviş;-Âdem Dede’nin karisiyim (okuyucusuyum) der.Bu durumda Şeyhülislam Bahai Efendi latife fırsatını kaçırmaz.-Öyleyse hoş geldin Havva Ana! Der.Âdem Dede, 1652 senesinde hacca giderken Mısır’da vefat etti ve Mısır Mevlevihanesi’ne defnedildi. Fakat ölüm haberi ancak ertesi sene geldiğinden ölüm tarihi 1653 olarak bilinmektedir.Âdem Dede, mevleviler arasında şiirlerinde hece veznini kullanan ilk şairdir. İlahisinden bir kıta şöyledir.
Dert ehli libasını aşkile giyen gelsün.
Zehrini şeker gibi zevk ile yiyen gelsün.
Ol günlerini saim, hem gicelerin kaim
Fakr ateşine daim sabr ile yanan gelsün
Âdem Dede’nin vefatından sonra Galata Mevlevihanesi’ne Mehmet Arzi Dede şeyh olmuştur.Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Kaynak: MEVLEVİ ŞEYHİ ÂDEM DEDE -