HACI ÂŞIK ZADE MEHMET EFENDİ HZ (D:? Ö:1848)
Hacı Âşık Efendi'nin kabri Cenkci mezarlığı olarak bilinen bu günkü Endüstri Meslek Lisesi'nin bahçesinde imiş fakat bu mezarlıklar zamanla kaldırılmıştır.
Hacı Âşık Efendi'nin mezar taşı alınıp bugünkü kendi adıyla anılan Hacı Âşık Camisi'nin bahçesine bir vatandaşımız tarafından dikilmiştir.
Cami' nin bahçesinde dikili olan mezar taşında şöyle yazmaktadır.
HÜVEL-HALLAK-UL BAKİ MEMBALI FEYZ-İ HUDA HACI MEHMET AŞIK ETTİ MAŞUK ELİNE CANLA BERDEN PERVAZ AZMİ CAHUT KILIP NAZAR-I MEVLA' DA HEMİN VARDI OL HAYRETİ ŞEYH HALİDE OLDU HEMRAZ CEM EDÜP BAŞINA MECZUP İLE SALİKLERİ HEP HAZRETİ ŞÂH HUZURUNDA EDER HAKK'A NİYAZ GELDİ HATİF DEDİ TARİHİNİ AGAZ-I HÜNER NAKŞ-İ BENDİNE UKBADA EDİNCE AGAZ Fİ SENE 1264 (Miladi 1848).
Hacı Aşık Efendi'nin asıl ismi Mehmet'tir Kâhil Mahallesi'nde doğmuştur Osman Efendi'nin oğludur. Tasavvuf ve tarikata karşı hayranlığı ve ilgisi çoktur.
İlk ve orta öğrenimini Afyon'da yapmış yüksek öğrenim için.
İstanbul'a gitmiştir öğrenimini tamamladıktan sonra, Nakşibendi tarikatına girerek icazet almış.
Afyon'a gelip medrese ve bir tekke kurmuştur.
Bir ara İstanbul'dan Ehl-i Tarik bir kafile ile Şam'a Yolculuk başlar, Şam'da devrin büyük üstadı Mevlana Halidi Bağdadi vardır. Nakşibendi'dir kendi adıyla halidiye kolu'nun kurucusudur.
Mevlana Halit İstanbul'dan gelen 50 kişilik çoğu ihtiyar olan bu gruba hoş geldiniz der.
İhtiyarlardan ziyade daha çok genç olan Mehmet'e iltifat eder, çünkü Mehmet'in Şam'a geleceğini rüyasında görmüştür o iltifata ihtiyarlar şaşıp kalırlar.
Mevlana Halidi Hazretleri gel bakalım, Âşık Mehmet'im der Hâlbuki Şeyh Efendi ne Mehmet'i ne de diğerlerini hiçbirini tanımıyordu.
Bu söz ile Mehmet'e Âşık lakabı verilmiş olur, Âşık Mehmet Şeyh Efendi'nin yanında 12 sene kalır hizmetinde bulunur.
Bir gün Halid Efendi oğlum senin Afyon'da kimin, kimsen yok mu ne aradılar ne sordular der.
Mehmet'in gözleri yaşarır Allah'tan gayri kimsem yoktur efendim der, Hâlbuki Annesi ve Babası, Mehmet'i Mısır'a gitti zannederek, Mısır tarafında aramışlar taramışlar ama yok bulamamışlar.
Sonra o günlerde bir geminin Beyrut ve Şam istikametine gittiğini duyarlar Anne ve Baba 'da Şam'a gelirler. Aramaya başlarlar acaba bu şehirde bulunur mu diye hemen hemen aranmadık medrese ve tekke kalmaz.
Bu hâl, Şeyh Efendi'ye malûm olur ve Şeyh Efendi yine oğlum, Mehmet senin arayanın soranın Annen Baban yok mu der Mehmet Efendi Allah'tan gayrı kimsem yok efendim der.
İşte o zaman büyük Veli Mevlana Halit avucunu açar Mehmet'e bak der, Şam sokakları bir bir gözükür sokakların birisinde Annesi ve Babası gözükür Mehmet'in yüzü sapsarı kesilir Şeyh'lerin özelliklerindendir ki insanları zorda bırakmazlar.
Hele talebe ve derviş sadık ise daha bambaşka olur.
Şeyh efendi yine sözü alır Mehmet'in söyleyeceklerini kendisi söyler, Ey Mehmet'im sen Anne ve Babandan izinsiz gelmiş idin.
Şimdi Annen, Baban beni Şeyh'imin yanından alır götürürler de ben Şeyh'ime hasret kalırım diye böyle kimsem yok dersin, Mehmet'de evet efendim gerçekten Annem, Babam beni memlekete götürürler de ben de sensiz kalırım diye böyle yaptım böyle söyledim der.
Böyle konuşurken Anne ve Babası tekkeye girerler oğullarının, Halid Efendi'nin yanında olduğunu görünce çok sevinirler.
Görüşmeler ve ziyaret bittikten sonra Şeyh Efendi'den oğlunu Afyon'a götürmek için müsaade isterler, Efendi Hazretleri müsaade verir fakat Aşık Mehmet imkanı yok ağlar gözlerinden yaşlar boşanır dayanamam gidemem der. Halid Efendi Hırkasını çıkarır Mehmet'e giydirir işte şimdi ayrılık ateşine dayanırsın der hakikaten.
Aşık Mehmet uslanmıştır bu arada Şeyh Efendi şunu da ilave eder hazır buralara kadar gelmişken Hac vazifesini yapın da öyle gidin der.
Bizimkiler ailecek hacca giderler dönüşte, Mehmet Efendi Hacı da olmuştur bundan sonra Hacı Âşık diye söylenmiştir.
Afyon'a döndükten sonra hem müftülük makamına oturur hem de, Nakşibendi tekkesini kurar şimdiki adıyla anılan, Hacı Aşık Cami ve civarında ders vermiştir.
Hacı Âşık Efendinin Müftü Yunus Hoca ve Sandıklı'lı Şey Hasan Efendi En mühim talebelerindendir.
Bir gün müftülük binası yapılırken para yetişmemiş Hacı Aşık sıkıntıya düşmüş Şam'daki Halid Efendi'ye malûm olur Halid efendi sabahleyin oğlu İsmail Paşa'yı hemen Afyon'a gönderir.
İsmail Paşa 1825 yıllarında bir Osmanlı paşasıdır, Afyon'a Halid Efendi'nin paralarını yetiştirir.
Hacı Âşık'a teslim eder müftülük binası bitinceye kadar da.
İsmail Paşa hizmet eder aynı zamanda mürid olup intisap eder.
Hacı Âşık 1848 senesinde Hakkın rahmetine kavuşur bedeni bugünkü Endüstri Meslek Lisesi bahçesinde gömülüdür mezar taşı sonradan alınarak bugünkü kendi adıyla anılan Cami bahçesine götürülür sonrası ise meçhul.
Hacı Aşık efendinin oğlan evladı olmamıştır 4 kızı olmuştur, Hazreti Halid'in Hacı Âşık'a vermiş olduğu hırkayı (cübbe). Varisleri gayet güzel elden ele muhafaza etmişlerdir. Bedüzzaman'a göre son şahitler kitabının 1. cilt 21. sayfasında şöyleder.
Bu hırkayı Hacı Aşık'ın torunu Asiye hanım çok titizlikle saklamıştır.
Asiye hanımın kocası Tahir Bey Kastamonu hapishanesine, Müdür olarak tayin edildiği zaman aileside gelip nihayet Kastamonu'ya yerleşir işte bu günlerde uzun yıllar dolaştırılan cübbe de asıl sahibini bulmuş olur.
Babası Bahaddin Efendi ile birlikte Bediüzzaman Hazretlerine giden Asiye hanım, Mevlâna Halid Hazretlerinin emaneti olan bu asırlık yadigarı sahibine teslim eder.
Bu Asiye hanım Risale-i Nur Külliyatında zaman zaman geçer.
Bediüzzaman, Hacı Âşık'a Mevlana Halidi Bağdadi tarafından verilen bu cübbeyi epey taşır.
Sonra 1950 yılında Urfalı Vahdi Gayberi Emirdağ'ına ziyarete geldiğinde cübbe ile birlikte bazı diğer eşyalarıda Urfa'ya gönderilmek üzere teslim edilir.
O da, Urfa'ya götürür şimdi bu cübbe Urfa'da Abdülkadir Badıllı isminde biri tarafından muhafaza edilmektedir.
Hacı Aşık Efendi bir Mürşit hem de iyi bir Şairdir Peygamber Efendimizin kabrini ziyareti hasretiyle yazdığı bir yakarışı sizlerle paylaşalım.
Kudümün bastığı haki göremmi Ya Resulallah. Ana ruh-i siyahımı sürem mi Ya Resulallah.
Eden mi ol yolu seyran kalem mi böyle sergen'den.
Cemal'in itine kurban olum mu ya Resulallah. Yüzüm yok Arz-ı hacata gözüm nazırdır evkat.
Bu hal ile şefaate erem mi Ya Resulallah.
Çün ere mevt beni şükran kıla bu gözlerim hayvan. Şefaatten bu dem İhsan âlem mi ya Resulallah. Yetimin ben yüzü kare ve lâkin Âşık-ı zare.
Elim boş kendim avare kalem mi ya Resulallah.
Kaynak:
1.Afyon İli Tarihi. Süleyman Gönçer.1991. Cilt.2. Sayfa.154-156.
2.Afyonkarahisar Âlimleri ve Evliyaları. Mehmet Gündoğan.2019. Sayfa.298- 302.
3.Cesur Şahsiyetler. Ramis Başpunar. 2022. Sayfa. 16- 21.
4.Afyon Evliyaları ve İlim Adamları.Fikri Yazıcıoğlu. 1969. Sayfa. 138- 145.
Yorumlar
Kalan Karakter: