Dünya nüfusu hızla artmaya devam ediyor.
Nüfusun artmasıyla birlikte özellikle metropoller ve şehir merkezleri yoğun göç alıyor.
Türkiye’de olduğu gibi dünyanın birçok yerinde şehir merkezlerinin geçmişi yüzlerce yıl öncesine dayanıyor.
Kanalizasyonundan, içme suyuna, okulundan sağlık kuruluşlarına kadar birçok şey eski veya mevcut nüfusa göre yapılıyor.
Yollar, yeşil alanlar, otoparklar, ibadet yerleri hepsi o günkü şartlara göre yapılıyor.
Şehir merkezleri önce kendi ilçe, belde ve köylerinden daha sonra başka şehirlerden tayin ve iş nedeniyle göç almaya başlıyor.
Hele biraz iş imkanı fazla olan yerler göç için cazip hale geliyor.
Bu nedenle her yeni gelen göç o şehre yük olmaya başlıyor.
Barınma ihtiyacı oluyor, o işin kolay yanı müteahhitler başlıyor yeni binalar dikmeye.
Senesi dolmadan yüzlerce aileyi alacak konutlar yapılıyor.
Cami işin en kolayı hemen yapılıyor, sonra çoluk çocuk var bunların gitmesi gereken okul ihtiyaç.
Devlet, bazen de devlet millet iş birliği ile okullar yapılıyor.
Hastaneler sağlık kuruluşları, üniversite hepsi tamam çözümü var.
Yeni yerleşim alanları oluşuyor, yapılaşma, konutlaşma, okullar, sağlık kuruluşları buralara yapılıyor.
Yapılıyor ama şehrin cazibe merkezi iş olanakları, okullar, bankalar, devlet kurumları hepsi şehrin merkezinde.
Yüzlerce yıl önce bu günkü nüfusun yüz kat azına göre yapılmış yolları, caddeleri, kanalizasyonu, içme suyu hattı, yeşil alanları ve otoparkları yetmiyor.
Oysa her gelen göçle birlikte araç sayısı artıyor, hem de öyle bir artıyor ki bir eve bir araç yetmiyor.
Babaya bir araç, anaya bir araç, kıza, oğlana bir araç, hala yetmiyor sevgiliye, imam nikahlıya araç.
Tamam paranız var ki alıyorsunuz gözümüz yok da kardeşim şehrin yolları, caddeleri, park yerleri sizin araçlarınızı almıyor.
Artık şehre sığmıyorsunuz.
Altınızda lüks araçlarınızla beş altı tur atmadan park yeri bulamıyorsunuz.
O sizin sorunuz diyeceğim ama sonra çıkıp kaldırıma arabanızı park ediyorsunuz bak işte o olmadı.
Kaldırımlar her normal ülkelerde ve şehirlerde olduğu gibi bizim ülkemizde ve şehirlerimizde de sadece yayaların.
Kaldırımlara park etmek yasak!.
Her ne kadar Afyonkarahisar’da polis gardaşlarım ve zabıta ağabeylerim bir şikayet olmadan görmezden gelseler de yasak, normalde oradan aracınız çekilip otoparka alınır.
Otoparka gidip önce park cezasını, sonra otopark parasını ve daha sonrada çekici parasını ödemeniz gerekir.
Bu arada bu işlemleri yapabilmek için bir gün harcamanız lazım, bu bir kere başınıza gelsin bak bakalım bir daha kaldırıma veya park edilmez yazan bir yere park edecek misiniz?
Peki çözüm ne?
Yaşadığımız şehirleri köşesinden çekiştirip genişletmemiz mümkün değil.
O halde Afyonkarahisar’da olduğu gibi Türkiye’nin birçok yerinde park sorunu nasıl çözülür?
Bende daha önce birkaç kez gündeme getirdim, benim gibi birçok kişi aynı görüşte.
Çözüm şu! Yeşilyol’da bulunan Atatürk İlkokulu, Şemsettin Karahisari Ortaokulu, Dumlupınar Mahallesindeki Anadolu İmam Hatip Lisesi yıkılıp yeniden yapıldı.
Bu okullar yapılırken altlarına otopark yapılsaydı şehrin çok önemli bir otopark sorununun onda biri çözülürdü.
Buraları kaçırdık.
Afyon Lisesi’nin 28 yıllık ek binası depreme dayanıklı olmadığı için yıkıldı.
Yerine yenisi yapılacak, henüz projesi yok, ihalesi yapılmadı.
En çok otopark ihtiyacının yaşandığı şehrin tamda ortasında olan bir okul.
Bu okulun binası ve bahçesinin altına iki katlı otopark yapılmalı.
Şehrin cadde ve sokaklarını araç çöplüğü gibi olmaktan kurtarmanın ötesinde trafik akışı daha hızlı olur.
Şehir nefes alır.
Sadece okul binaları ve bahçeleri değil aynı zamanda yine şehrin içinde bulunan yeşil alanlar parkların altıda otoparka dönüştürülmeli.
Yıllardır okul aile birliği yönetimlerinde bulunan biri olarak okulların ihtiyaçları için müdürlerin nasıl cambazlık yaptıklarını biliyorum.
Okul bahçelerini altına yapılacak olan otoparklardan elde edilecek olan gelirin aslan payı olan % 60’ı o okula geri kalanda Milli Eğitim Müdürlüğünde oluşacak bir havuzdan ihtiyacı olan başka okullarda kullanılmak üzere ayrılabilir.
Hem okulların ihtiyaçları karşılanır ve daha önemlisi şehirlerin otopark ve trafik sorununu çözmüş oluruz.
Şimdi karşımıza şöyle bir sorun çıkıyor, “Vallahi bizde öyle düşünüyoruz ama mevzuta aykırı” diyorlar.
Bu mevzuat dediğimiz şey bir önerge, bir talimatla değişen bir şey değil mi?
Peki o mevzuat Zafer Meydanında yapılan Gedik Ahmet Paşa Kütüphanesi altı otopark.
Oraya da her gün yüzlerce öğrenci gidiyor sabahtan gece yarsına kadar ders çalışıyorlar.
AVM altı otopark, birçok sitelerin altı otopark, neden okul ve parkların altı otoparka dönüşmesin? Buralarda oluyor da okul bahçelerinin altında neden olması?
Afyonkarahisar gibi geçmişi asırlar öncesine dayanan yerleşim yerlerinin otopark ve trafik sorununu ancak bu şekilde çözülür.
Yeterince otopark olunca, cadde ve yol kenarlarına park yasağı olduğu zaman trafik sorunu kalmaz.
Üstelik yol kenarları bir sıra otopark, yanına bir sırada beş on dakika, mal indireceğim diye park edilince trafik sıkışıyor.
Oysa Yeşilyol ve ambar yoluna parkı kaldır al sana dört şeritli yol, oradan akan trafikte tıkanma olur mu?
Peki bu mevzuat nasıl aşılır?
Özel İdare, Afyon Trafik Komisyonu, Valilik, Belediye, milletvekilleri bir rapor hazırlayıp dosya haline getirip gerekli girişimleri yaparak.
Bu mesele sadece Afyonkarahisar’ın değil Türkiye’nin her yeri için büyük bir mesele.
Bunun aşılması için Afyonkarahisar olarak bir adım atılabilir.
Öneri benden gerisi şehrin karar vericilerinden.
Yorumlar
Kalan Karakter: