Ülkenin neredeyse yarısı işgal edilmiş.
Masa başında paylaşılmış.
Üstelik kendilerine ayrılan yerlerle de yetinmeyerek daha içlere doğru istila ederek Türkleri ve Müslümanları Anadolu’dan atmak için sinsice koskoca bir imparatorluğu yağmalıyorlardı.
Her ne kadar bazıları bu durumu kabullenmiş olsa da ezilmiş, sindirilmiş, bir karış toprağı gasp edilmiş Anadolu insanı bir işaret bekliyordu.
İçin için biriktirdiği öfkenin patlaması için zaman kolluyordu.
Anadolu insanı kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, köylüsüyle okula giden bebeleriyle esarette yaşamayı ve sıranın onlara gelmesini beklemek istemiyordu.
Beklenen işaret Samsun’dan yola çıktı, işte beklenen adam ve işaret gelmişti.
Anadolu’nun birçok yerinde tam 31 kongre yapıldı.
Üstelik ilk kongre Mondros Ateşkes Anlaşmasından sadece 5 gün sonra.
Ordunun bölgeden çekilmesi olasılığına karşılık 5 Kasım 1918 tarihinde Kars İslam Şurası kongresi yapıldı.
Ve sonrasında 30 kongre daha yapıldı.
Bunlardan en önemlisi hiç kuşkusuz Sivas Kongresi olur.
31 kongreden biri de 2 Ağustos 1920’de Afyon’da yapılır.
Esaretten kurtulup ülkeyi yeniden hür ve bağımsız kılmak için çalışmalar Anadolu’nun her köşesinde yapılmaya başlandı.
Ve Büyük Taarruz Afyon Kocatepe’den başladı.
Ülkenin kurtuluş meşalesi yanmıştı bir kere.
Anadolu insanı coşkun bir sel gibi yurdun her köşesinde önüne kattığı düşmanı yuttu.
Arkasından Türkiye Cumhuriyeti ve bu günlere geldik.
Bu sene Büyük Taarruzun 100. Yılı.
Elbette buradan uzun uzun o yılları anlatmama gerek yok.
Zaten damarlarınızdaki kan size nasıl bir ırktan geldiğinizi ve ne yapmanız gerektiğini söyler.
Ben Afyonkarahisar’da yaşayan bir Türk evladı olarak 100. Yılını yaşadığımız bu senenin çok daha farklı olmasını beklerdim.
Ama maalesef istenen boyutta olduğu söylenemez.
Mesela bazen düşünüyorum.
Şunun şurasında sadece bir ay kaldı.
Hani diyorum ki ben olsam atanmış veya seçilmiş birisi olsam oturur bir davet mektubu yazarım.
Başta her ilin vali ve belediye başkanına, tüm siyasi partilerin genel başkanlarına, milletvekillerine, il başkanlarına, ilçe başkanlarına yollarım.
“Büyük Taarruz’da omuz omuza savaşıp şehit olmuş atalarımız dedelerimizin kanlarıyla sulanmış Kocatepe sizi çağırıyor.
Gelin 100 yıllık bu büyük destanda bir araya gelelim.
Çocuklarınız, eşleriniz, anne ve babalarınızla sizi Afyon’a bekliyoruz”
Aynı mektubu Türkiye’de her il’de şubeleri bulunan kitlesel Sivil Toplum Örgütlerine de gönderirim.
İl il tüm şubelerinizle Afyonkarahisar’da buluşalım.
Buradan dernek isimlerini vermek istemiyorum ama ayrım yapılmaksızın tümünü davet ederdim.
Büyük Taarruz’un 100. Yılını, bize bugün hür bir şekilde yaşamamız için yağmur gibi yağan kurşuna göğsünü siper ederek korkusuzca koşan dedelerimize, askerlerimize, kahramanlarımıza, şehitlerimize borçluyuz.
Üstelik birçoğunun cansız bedenleri bile memleketlerine gidemedi.
Ve hatta birçoğunun mezarı nerede belli bile değil.
Hala meçhul şehitlikler bulunuyor 100 yıl sonra bile.
Bu muhteşem toprakları bize yurt bırakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kıymetli komutanları ve simsiz binlerce Anadolu’nun bağrından koşarak gelmiş olan vatan, millet, bayrak, İslam ve namus aşkına yunan kurşunlarının üzerine Allah Allah diyerek koşan kahramanlara karşı kendinizi hiç borçlu hissetmiyor musunuz?
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır; toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Bize bayrak ve vatan bırakan atalarımızı anmak Zaferin 100. Yılında tıpkı onlar gibi yurdun dört bir yanından insanları Afyonkarahisar’a toplamamız lazım gelmez mi?
Fazla bir şey yapmamız gerekmiyor.
Bir mektup yazalım kürt, laz, Çerkez, gayri Müslim, alevi demeden, sağcı, solcu, demeden, doğulu batılı demeden herkesi kucaklayarak.
100 yıl önce Büyük Taarruz’da ölenlerin hiç birisi yanındakine dünya görüşünü, dini inanışını sormadan birlikte mücadele ettikleri gibi.
Her şey değişir, siyasi görüşlerimiz değişir, yaşantılarımız değişir, inanışlarımız değişir.
Ama bizim için iki şey değişmez.
Türk Bayrağı ve Vatanımız.
Vatanınız ve bayrağınız yoksa orada ne ezen sesi olur, ne dilin, ne namusun.
Bakın etrafınıza Afyonkarahisar’da da yaşayan Suriyeli, Iraklı, İranlı, Afgan sığınmacılar var.
Onlara ne kadar tahammül ediyorsunuz?
Onların gelecekleri sığınacakları bir Türkiye var.
Ya biz? biz onların durumunda olsak nereye gideriz?
Onlar gibi bir hayatı kaçınız kabul eder?
Bakın Ukrayna’ya dünyanın en güzel ülkelerinden biri ne halde.
Üstelik onlar bir tek Rusya ile savaşıyor.
Ya biz?
İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Ermeni, perde Amerika ve daha nicelerinin işgali altından çıkıp özgürlük mücadelesi verdik.
Özgürlük mücadelesi veren atalarımız, dedelerimiz, kahramanlarımız için 100. Yıla yakışan bir kutlama yapalım.
Bunun için 1 Ocak 2022’den itibaren başlanmalıydı ama?
Neyse bir ay kaldı.
Hala gözle görülür bir şey yok.
Ne bileyim hani diyorum STÖ’lere bir çağrı yapsak bari yurdun dört bir yanından insanlar Afyonkarahisar’a gelse.
Büyük Taarruz Afyonkarahisar’da Kocatepe’den başladı.
Ama bu büyük zafer sadece bizim değil yurdun her yerinden gelen binlerce vatan evladının zaferi.
Onun için kutlamak hepimizin hakkı.
Hadi Afyonkarahisar’da ki STÖ’ler o mektubu genel merkezlerinize ve diğer illerdeki şubelere siz yazın bari.
Afyonkarahisar’da ki siyasi parti il başkanları sizde kendi genel başkanlarınıza, milletvekillerinize ve diğer illerdeki il ve ilçe teşkilatlarınıza yazın.
Zafer haftasında Afyonkarahisar’da buluşalım.
Bu büyük zaferi hep birlikte kutlayalım.