MUHTAR ÇAKMAĞININ HİKÂYESİ
Bugün siz değerli okurlarıma bir zamanların mutfaklarımızın süsü, genç ve yaşlılarımızın devamlı ceplerinde taşıdıktan yeni gençlerimizin pek bilmediği meşhur muhtar çakmağının hikâyesinden kısaca sizlere bahsetmek istiyorum.
Sevgili okurlar evvel zaman içerisinde ateş bulunduğunda bu ateşin şehirlere, kasabalara ve köylere nasıl ulaşacağı gündeme gelir. Bunun en doğru yolunun yenice icat edilen, istenildiğinde kolayca yanıp sönebilen çakmakla dağıtımın yapılması planlanmaktadır. Dağıtım köylerden başlamıştır. Nihayet köylere ateş dağıtımı bitmiş Fakat ileride lazım olacağı düşünülerek ateşi yakan çakmağın emin birisine teslim edilmesi gerekmektedir. Günlerce aranmasına rağmen köyde Çağmağı teslim edilecek emin bir kimse bulunamaz. En sonunda çakmağı emin buldukları köyün muhtarına teslim etmeğe karar verirler.
İlk yıllar çakmağı alan muhtar halkına adaletle davranır. Kimseye haksızlık yapmadan işi olanın işlerini görür gel zaman git zaman gücü elinde gören muhtar eski günlerini aratırcasına, etrafındaki şakşakcılarının da teşvikiyle yoldan çıkar, halkına zulmetmeye başlar. Köy halkı muhtarın zulmünden kurtulmak için yavaş yavaş köyü terk ederler. Köyde hızla verim üretim düşer. Nihayetinde koskoca köy dağılmış, köyde bir avuç insan kalmış, köy boşalmıştır.
Köyde kalan bir avuç insandan aklı başında olanlarından bir heyet kurulup yanı başındaki köyün durumlarını incelemek için komşu köye giderler. Komşu köye geldiklerinde hoş beşten sonra köyün ileri gelenlerinden birisi "Köye Ateş (Çakmak) geleli bizim köyümüzde tat huzur kalmadı Köyümüz dağıldı. Ama sizi görüyoruz ki gittikçe gelişiyorsunuz. Köy halkı huzur içinde. Bunu nasıl başardınız" diye sorar. Komşu köyün lideri "Siz nasıl bir uygulama yaptınız. Ateşi (Çakmağı) kime nasıl emanet ettiniz." Diye sorduğunda "Valla çakmağı köyden verecek sağlam bir adam bulamadık. Köyün muhtarına çakmağı teslim ettik. O da köyü bu duruma getirdi derler.
Komşu köyün lideri "Çakmağı bir kişiye vermekle hata yapmışsınız dostum" der. Bizim ne yaptığımızı merak ediyorsanız hemen anlatayım diyerek söze başlar. Doslarım "Hiçbir güç tek bir kişinin eline emanet edilemez. Olaki bir gün yolunu şaşırabilir. Doğru yoldan çıkabilir Bir kişi yakınları tarafından kendi istekleri doğrultusunda kullanılabilir. Bu nedenle biz çakmağın fitilini güvendiğimiz birisine, çakmağın gazını bir arkadaşımıza çakmağın taşını başka bir arkadaşımıza ve çakmağın pamuğunu da diğer bir arkadaşımıza vererek eldeki gücü dağıttık.
Çakmak lazım olduğunda bu arkadaşlar teker teker toplanıp çakmağı yakıp vatandaşın işini gördüler. Birisinin hatalı bir düşüncesi varsa ona karşı çıktılar. Bu nedenle birisinin hatasını öbürleri düzeltti. Bu uygulamadan komşularımızda memnun kaldığından üretim arttı. Köyümüz güzelleşti. Hatta dışarıdan köyümüze gelip yerleşenler bile oldu" der. Bunun üzerine dağılan köy halkı heyeti yaptığı hatalarını anlarlar. Fakat ne yazık ki iş işten geçmiş, su köprüyü bölmüştür
Evet, sevgili dostlar muhtar çakmağı hikâyesinden anladığımıza göre güç bir kişinin insiyatifine teslim edilmemeliymiş. Gün gelir o kişiyi yandaşları kandırıp, kendi istekleri doğrultusunda kullanabilirlermiş. O zaman toplumda huzursuzluklar başlar, halinden memnun olmayan bir toplum oluruz Allah korusun. Bu memleketin Elli yıllık siyasetini bilen bir kişi olarak bu memleket entrikalardan çok çekti. İstendiği zaman hükümet yıkmalar, Milletvekili transferleri, Koalisyonlar bu millete çok çektirdi. Bu nedenle Türk milleti olarak bunlara dur demek İçin Başbakanlığı kaldırarak hiçbir ülkede eşi benzeri olmayan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini getirerek yetkiyi hep birlikte tek kişide topladık. İyimi ettik, kötümü ettik bunu zaman gösterecek. Bunun değerlendirilmesini siz sayın okurlarıma bırakıyorum. İnşallah Türk milleti olarak pişman olmayız. Keşke keşke, elimiz kırılsaydı demeyiz.
Allah idarecilerimize kolaylıklar ihsan etsin. Yetki ve güçlerini sadece yandaşları için değil, yerinde ve Milletinin refah ve huzuru için kullanmalarını nasip etsin inşallah.