İyilik; gücünü, tecrübesini, malını, sevgi ve merhametini dünyevi hiçbir karşılık beklemeden, sadece Allah rızası için karşı tarafla paylaşmaktır diye tarif edebiliriz. Buna göre iyilik insaftır, merhamettir, adalettir, kısaca mazlumun yanında, zalimin karşısında olmaktır.
Allahu Teala Kur'an'ı keriminde/'Şüphesiz Allah korkup sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir"(Nahl:128), "Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (Kendi)aleyhinizedir...." (İsra:7), "Kim bir iyilikle gelirse, artık onun için daha hayırlısı vardır; kim bir kötülükle gelirse, artık kötülükleri yapanlar, yalnızca yaptıklarıyla karşılık görürler." (Kasas:84), "İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde iyilikle ortadan kaldır. O zaman göreceksin ki seninle arasında husumet bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir." (Fussilet;41/34) buyurmuştur. iki cihan güneşi peygamber efendimizde bir hadislerinde “İyilik güzel ahlaktır. Kötülük ise vicdanı rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediği şeydir" (Müslim, Birr, 14), buyuruyor. Atasözlerimizde de "İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir." İyiliğe iyilik her kişinin karı, Kötülüğe iyilik er kişinin karıdır." , "iyi dost kara günde belli olur" diye pek çok atasözlerimiz vardır. Yapılan iyilik ve kötülük hiçbir zaman karşılıksız kalmaz. Bir gün mutlaka karşımıza çıkar. Burada göremezsek ahiret aleminde mutlaka iyiliğimizin ve kötülüğümüzün karşılığını göreceğiz. Konumuzla ilgili peygamber efendimizin, önceki ümmetlerden haber verdiği bir kıssadan bahsetmek istiyorum.
Üç kafadar arkadaş gurbete giderler. Yolda yağmura tutulurlar. Islanmamak için bir mağaraya sığınır, yağmurun dinmesini beklerler. Fakat yağmur gittikçe şiddetlenmiş, bu arada karşıdaki kayaya çarpan yıldırım kayayı parçalayarak mağaranın kapısını kapatmıştır. Ne yapacaklarım, nasıl kurtulacaklarını bilemeyen üç arkadaştan birisi; "Allahu Teala’ya yaptığımız iyilikler hürmetine yalvarıp bizi buradan kurtarması için dua edelim" der ve birinci arkadaş duaya başlar; “Yarabbi senin bildiğin üzerine ben anne ve babama itaatte kusur etmemeye çalışırdım. Onlara yemek yedirmeden kendim ve çocuklarım hiçbir zaman yemeğe oturmazdık. Bir gün odundan geç gelmiştim. Hemen yemeklerini hazırladım. Uyudukları için kaldırmayıp ayak uçlarında bekledim. Şafak vaktinde uyandılar. Yemeklerini yedirdim. Çocuklarımla birlikte bizde akşam yemeğine oturduk. Eğer senin yanında anama babama hürmetimin bir değeri varsa şu kayayı mağara kapısından uzaklaştır" der. Kaya kımıldamış fakat çıkılacak kadar açılmamıştır. İkinci arkadaş duasına başlar ve "Yarabbi biliyorsun ben amcamın kızına aşıktım. Ona sahip olabilmek için ne kadar para vaat etmişsem bir türlü muvaffak olamamıştım. Nihayet bir kıtlık oldu. Bir türlü elde edemediğim amcamın kızı kendi ayağıyla evime geldi ve bana teslim oldu. Tam arzuma kavuşacağım sırada "Sana gönlümle teslim olmuyorum. Allah’tan kork ve bana dokunma" demesi üzerine bu arzumdan vazgeçerek, ona altın vererek ailesinin yanına gönderdim. Eğer bu amelimin senin yanında değeri varsa şu kayayı kapıdan uzaklaştır" der, kapı biraz daha açılır fakat yine çıkamazlar. Sıra üçüncü arkadaşa gelir. O da "Yarabbi biliyorsun daha önce zengindim, işçinin parasını anında veren birisiydim. Çalıştırdığım işçilerden birisi parasını almadan gitmiş, onun parasını çalıştırdım. Tekrar geldiğinde şu atlar, şu koyunlar, şu tarlalar senindir al git" dedim. İnanamadı, alay mı ediyorsun dedi. Bende hayır hepsi senindir deyip mallarını ona teslim ettim. Bu doğruluğumun senin indinde bir değeri varsa bu kayayı kapıdan uzaklaştır der ve bir gürültü koparak kaya paldır küldür yuvarlanarak kapı açılır kurtulurlar.
Demek ki dostlar hiçbir iyilik karşılıksız kalmıyor. İyilik yalnıza arkadaş, yorguna dayanak, garibe sığınak komşuya götürülen bir tas çorbadır. İyi bir kul, iyi bir komşu, iyi bir dost kısaca iyi bir insan olmak dinimizin bizde görmek istediği mühim özelliktir. Allah razı olduğu iyi kullarından eylesin.