ARA ELEMANA İHTİYAÇ VAR
Sevgili okurlar bugün siz değerli okurlarıma etrafımızda bulunan, toplumun hayatını kolaylaştırmak için gece gündüz çalışan çeşitli meslek guruplarında rızıklarını temin eden zanaatkâr kardeşlerimizin durumlarından bahsederek yazıma başlamak istiyorum.
Sevgili dostlarım. Biliyorsunuz ki insanların herhangi bir meslekte ve uğraşta ustalaşabilmesi için mutlaka eğitime ihtiyaç vardır. Eğer bir kişi bir sanat öğrenip o yolda ilerlemek isterse iyi bir ustanın yanında uzun bir süre çıraklık yapması, Devlet dairesinde memur olmak isterse iyi bir üniversitenin iyi bir bölümünü bitirmesi gerekmektedir. Bu eğitim kişinin isteği doğrultusunda olduğu gibi hayatımızda mecburi, zorunlu görmemiz gereken eğitimlerde vardır. Konumuzun daha iyi anlaşılabilmesi için siz okurlarıma kısaca zorunlu eğitim tarihinden bahsetmek istiyorum.
Türkiye’de herkesin zorunlu olarak gördüğü Eğitim Sistemi 05.01.1961 tarihinde kabul edilen 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim konusunda Zorunlu Eğitim süresi 5 yıl olarak kabul edilmiştir. Zorunlu Eğitim süresi 1974 yılında düzenlenen 9.Milli Eğitim Şurasında 8. Yıl olarak önerilmiş, ancak Zorunlu Eğitimin 8 yıl olması 1997 yılında uygulamaya konulabilmiştir.
Zorunlu Eğitim 5 yıl ilkokul, 3 yıl ortaokul olmak üzere 8 yıl olarak devam ederken, 2012- 2013 yılında 8 yıldan 12 yıla çıkarıldı. Yeni modele göre 4 yıl ilkokul 4 yıl ortaokul ve 4 yıl lise olmak üzere (4+4+4) 12 yıl olarak tespit edilerek zorunlu hale getirilmiştir. Zorunlu Eğitim kanunu 11 Mart 2012 yılında kabul edildi. 6287 Nolu bu kanun 11 Nisan 2012 yılında Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi, 2012-2013 Eğitim ve Öğretim yılından itibaren de uygulanmaya başlanılmıştır. Şu anda Zorunlu eğitim 12 yıl olarak devam etmektedir.
Şunun kesinlikle bilinmesini isterim ki Eğitime karşı bir insan değilim. Kimseye de akıl verdiğim sanılmasın. Bu yazımda da kimseyi itham etmiyor, kimseyi eleştirmiyorum. Yaşadığım olaylardan ders alarak görüşlerimi siz okurlarımla paylaşmak istiyorum. Eğitim kalitesinin yükseltilmesi için iyi niyetle 12 yıla çıkarılan zorunlu Eğitim ileride bizleri üzecek sorunları da beraberinde getirmiştir. Çocuğumuzu 6-7 yaşlarında okula veriyoruz. Çocuğumuz 18-19 yaşında zorunlu eğitimi bitirip Üniversite sınavına katılıyor. Üniversite sınavını kazanırsa çok güzel eğer kazanamazsa hiçbir işe yaramayan, sadece harçlık alabilmek için babasının eline bakan gençler birikmeye başlıyor. Bu yaştan sonra bir ustanın yanına girip çıraklık yapıp sanat öğrenmesi de mümkün olmamaktadır. Bazı sanatlar çırak bulunmadığı için son demlerini yaşamaktadırlar.
Hani dostlar bilirsiniz iki kör yemek yiyorlarmış. Körün birisi diğer köre "dolmayı tek tek al dermiş. Diğer körde "dolmayı çift aldığımı nerden görüyorsun" dediğinde "başımdan pay biçiyorum, Yani kendim de öyle yaptığım için size öyle söylüyorum" diyor. Bende başımdan geçtiği için bu sıkıntıya parmak basıyorum. Bolvadin'deki evimin ufak tefek tadilatını yapmak için birkaç aydır uğraşıyorum. Marangoz, Fayans, Elektrik, su ve Sıhhi tesisat ustalarıyla işim oldu.
Çalıştığım ustalara çıraklık yapmak zorunda kaldım. Ustalara "Sizin çırağınız yokmu" dediğimde "Müdürüm vallahi çırak bulmak mümkün değil. Eskiden çırak olabilmek için bize yalvarırlardı. Şimdi biz çırak bulabilmek için yalvarıyoruz. Ama yine de çırak bulamıyoruz. Ara elaman sıkıntısı hat safhada. Bizden sonra bu sanatları kimler devam ettirir bilemiyoruz"dediler.
Ara eleman sıkıntısına çözüm bulabilmek için mutlaka zorunlu eğitim tekrar gözden geçirilmeli. İlkokuldan sonra okuyabilecekler okumaya, okuyamayacaklarda sanata yönlendirilmelerinin gereğine inanıyoruz. Herkes okuyacak, lise, üniversite bitirecek diye bir zorunluluk olmamalı. Kimin okuyabileceği kimin okuyamayacağı ilkokulda belirlenmeli. İşsizler ordusunun çoğalmasına meydan verilmemelidir. 20 yaşına kadar öğrencilik yapan gençler kolay kolay iş de beğenmiyorlar. Bazı sektörlerde işçi bulamadıkları için düşük kapasitede çalışmak zorunda kalıyorlar. Her genç masa başı memurluk bekliyor. Ama bununda mümkün olmadığı ortada artık.